İthalatta Gümrük İdaresinin Vergilendirme Süreci

İthalatta Gümrük İdaresinin Vergilendirme Süreci

Dış ticaret faaliyetleriniz kapsamında Türkiye’ye giriş veya Türkiye’den çıkış yapacak olan eşyayı gümrük idaresine bildirmeniz gerekir. Buna ‘’gümrük beyanı’’ denir.

Söz konusu gümrük beyanınızda eşyaya hangi gümrük ve dış ticaret koşullarının uygulanacağını belirleyen bilgileri vermelisiniz. Gümrük idaresi verdiğiniz bilgileri doğrular. Beyanın kontrolü ve eşyanın muayenesi sonucunda eşyanız için ödenmesi gereken vergiler belirlenir. Vergi kaybına bir hususun tespit edilmesi durumunda gerekli para cezası uygulanır.

Bazı eşyalara şartlı olarak vergilerden muafiyet veya indirimler uygulanabilir. Muafiyete tabii olan eşyaların örnekleri şunlardır:

  1. Değeri 150 Euro’yu  geçmeyen eşya (30.05.2019 itibariyle 15.05.2019/30775 R.G. CK 1111 gereğince 150 Euro’yu geçmeyen kişisel kullanım amacıyla satın alınmış bir kitap ve benzeri basılı yayınlar vergilerden muaftırlar)
  2. Yerleşim yerlerini Türk Gümrük Bölgesi’ne nakleden gerçek kişilere ait olan eşyalar. Yani Türkiye’ye taşınanların eşyaları.
  3. Miras yoluyla elde edilen kişisel eşyalar
  4. Türkiye’ye eğitim görmek amacıyla gelenlerin kişisel malzemeleri.
  5. Türk Gümrük Bölgesi’nden geçici olarak çıkan gerçek kişilerin geri getirdiği ve kullanılmış ev eşyaları
  6. Yerleşim yeri Türkiye dışında olan gerçek kişilerin Türkiye’de satın aldıkları veya kiraladıkları evlerinde kullanılmak üzere getirilen ev eşyaları.
  7. Yolcuların satmak üzere değil de kişisel kullanımı için getirdikleri eşyaları.

Gerçek kişiler tarafından serbest dolaşıma sokulacak diğer eşyalardan:

  1. Fiyatı 430 Euro’dan az olan yolcuların getirdikleri hediyelik eşyalar
  2. Şeref nişanları veya ödülleri
  3. Uluslararası ilişkiler çerçevesinde alınan hediyeler.

Ayrıca, eğitim bilim ve kültürel amaçlı kullanılacak olan eşyalar, Tıbbi teşhis ve tedavide kullanılacak olan eşyalar, hayvanlar, biyolojik veya kimyasal maddeler, ilaçların kontrolü amacıyla kullanılacak olan maddeler, ulusal araştırma ve geliştirme kurumları tarafından gerçekleştirilen veya desteklenen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılacak olan eşyalar.

İthalat gümrük vergilerini, gümrük beyannamesinin tescil edildiği tarihten itibaren ödemek zorundasınız. İthalat vergileri, gümrük beyannamesini tescil ettiğiniz tarihteki tarifeye göre hesaplanır. Söz konusu vergileri ödediğiniz anda gümrük yükümlülüğünüz kalkar. Eşyalarınızı, vergileri ödedikten alabilirsiniz. Bundan sonra bilgisayar sisteminde gümrük beyannamesinin işlemleri sonuçlandırılır.

Ödemelerinizi ticari bankalar ve kamu saymanlıkları veya GÜMKART ile gerçekleştirebilirsiniz. GÜMKART’ı kullanarak, ilgili bankanın POS cihazı üzerinden ödemeyi gerçekleştirebilirsiniz.

İlave bilgileri için Seyhan Hukuk Bürosundaki İngilizce ve Rusça konuşan dış ticaret uzmanı ve avukatlarla iletişime geçebilirsiniz.

Hariçte İşleme Rejimi nedir ve HİR’den nasıl faydalanılabilir?

Hariçte İşleme Rejimi nedir ve HİR’den nasıl faydalanılabilir?

Hariçte İşleme Rejimi; İşlenmek üzere hammaddelerin ya da tamir edilmek üzere teçhizatların öncelikle ihraç edilmesini; devamında ise tekrar ithal edilmesini mümküm kılan ve bu bağlamda her türlü vergiden muafiyet sağlayan bir sistemdir.

Hariçte İşleme İzin Belgeleri, Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü tarafından verilir. Bu izinler, tamir edilmek üzere yurt dışından ithal edilen teçhizatlar veya işlenmek üzere hammaddeler için verilir. Söz konusu eşyanın Hariçte İşleme Rejimine tabii olabilmesi için Türkiye’nin serbest dolaşımında bulunması gerekir. HİR faaliyetlerinden sonra bir eşyanın belirli koşulları sağlaması şartıyla tekrarTürkiye’ye ithal edilmesi halinde vergilerden tam veya kısmi muafiyet sağlanabilir.

HİR, Türkiye dışındaki ucuz işgücünden yararlanmaktadır. Bununla birlikte tesis edilecek işlem için Türkiye’de yeterli teknolojinin ve verimliliğin bulunmaması durumunda yahut yurt dışından ithal edilen bir eşyanın tamir edilmesi sağlamak amacıyla vardır. Hariçte İşleme Rejimi’nden faydalanmak için söz konusu faaliyetler, Türkiye’deki üreticileri olumsuz etkilememelidir. Bu kararı, izin veren makam mevcut piyasadaki durumunu değerlendirerek verir.

Rejimden faydalanmak için geçici ihracat eşyalarının işlem görmüş ürünleri üretmek üzere kullanıldığı kanıtlanmalıdır. Bunun için gümrük idaresi, ayniyet tespiti gerçekleştirir. Ayniyet tespiti halinde söz konusu eşyanın seri numarası, etiketi, numune ve teknik dokümanları, analiz raporu, sözleşmesi, faturası v.b. unsurları incelenir.

Eşyanızın ihracı; ödenmiş ithalat vergilerinin geri verilmesine, teminata bağlanmış ithalat vergilerinin kaldırılmasına, ihracat vergi iadesine, ihracı nedeniyle tarım politikası kapsamında vergi iadesi dışında bir mali avantaja sebebiyet veriyorsa Hariçte İşleme Rejimi’nden yararlanılamaz.

Böylece Hariçte İşleme Rejimi, firmalara çeşitli vergi muafiyetleri sağlayarak ekonomik kalkınmayı desteklemektedir. Firmalar, HİR’den faydalanarak; üretim hacimlerini artırabilir, maliyetleri düşürebilir ve böylece tüketicilerin daha fazla mal ve hizmet satın alabilmelerini yani zenginleşmelerini sağlayabilirler.

İlave bilgileri için Seyhan Hukuk Bürosu ile iletişime geçiniz.

Dış ticaret Danışmanı Doruk Arslan

SERBEST BÖLGELER NEDİR?

Serbest Bölge Nedir?

Serbest Bölgeler (SB) bir tür özel ekonomik alanlardır. Bunlar, ülke sınırları içerisinde bulunup gümrük bölgesinin dışında kalan alanlardır. SB’lerde malın ihracatı, ithalatı, imalatı ve belirli düzenlemeler kapsamında yeniden ihracatı yapılır. Genellikle limanlarda, uluslararası havalimanlarında ve ülkenin sınırlarının yanında oluşturulur. Yani genel olarak dış ticarete uygun coğrafi konumu olan alanlarda oluşturulur.

Dünya Bankasının tanımına bakacak olursak, ‘’Küçük, kapalı, gümrüksüz satış alanları. Bu alanlar içerisinde stoklama, yeniden ihracat veya ticari aktarma faaliyetleri gerçekleştirilir.’’ şeklindedir. Serbest Bölgeler aynı zamanda yoğun emekli imalat alanları olarak da tanımlanabilir, bunlar aynı zamanda hammaddelerin ithalatı ve onların işlenmesini de içerir. Fakat, modern SB’ler gittikçe daha çok hizmetler sektörüne odaklanırlar, örneğin: Yazılım, araştırma ve finansal hizmetler.

Serbest Bölgelerin Tarihi:

Gelişmekte olan ülkelerde ihracat işleme bölgeler yaygındır. Bunlar da sanayi ve ticari ihracat faaliyetleri desteklemek amacıyla oluşturulur. Dünya Bankasının tanımına göre, bunlar genellikle 10-300 hektar civarındaki genişliğinde, ihracata yönelik imalata odaklanan bölgelerdir. Bu alanlar firmalara serbest ticaret ortamını ve daha kolay ticari şartları yaratır. Bunların amacı yabancı yatırımcıları ve alıcıları çekmek, bu şekilde kendi mal ve hizmetlerinin yurt-dışı pazarlarına girişlerini kolaylaştırmaya çalışırlar, bu şekilde de yurt-içinde işsizliğe müdahale edip döviz elde etmeyi hedeflerler. 1997’de dünyada 93 ülkesinde ihracat işleme bölgeleri oluşturmuşlardır, bu sayede 22.5 milyon kişi istihdam edilmiştir, 2003 yılında ise ülke sayısı 116’ya çıkarken, istihdam edilen kişi sayısı 43 milyona çıkmıştır.

Tarihteki ilk serbest bölgesi MÖ 166’da, Delosi adlı bir Yunan adasında oluşturulmuştur. Fakat Delosi Adası MÖ 69 Yılında korsanlar tarafından yok edilmiştir. Romalılar farklı ‘’serbest şehirleri’’ belirlerlerdi, bunlar kendi kanunları yazardı, parayı basabilirdi ve Roma İmparatorluğa yıllık vergiyi ödemeye zorunda değillerdi. Bunu Romalılar 1 yüzyıla kadar uygulamaya devam etmişlerdir. Serbest Bölgelere başka bir örnek 12 Yüzyıldaki Hansa Birliği’dir. Hansa Birliği Almanya’nın kuzeyindeki kentleri arasında oluşan bir ticari örgütlenmedir. Hansa Birliği aynı zamanda Avrupa’da çeşitli ticari sömürgeleri kurarlardı.

İlk modern serbest bölge 1959’da İrlanda’nın Shannon kentinde kuruldu. Shannon Serbest Bölgesi ilk olarak uçak teknolojilerinde gelişiminin sonucu olarak kurulmuştur – uçakların gelişimiyle artık yakıtı doldurmak için Shannin Havalimaninda inmeye zorunda değillerdi, bu durum havalimanı için daha düşük iş yoğunluğu anlamına geliyordu, böylece havalimanı artık eskisi kadar karlı değildi. Bu durum havalimanındaki işyerlerinin azalmasına ve böylece işsizliğin artmasına yol açabilirdi. Bu sorunu çözmek ve havalimanındaki işyerlerini korumak için İrlanda hükümeti burayı Serbest Bölge olarak tanımlamaya karar verdi. Bu fikir başarılı olmuştur ve Shannon Serbest Bölgesi hala işlemektedir.

Bundan sonra dünyadaki SB sayısı hızlıca artmaya başladı. Özetlemek gerekirse, SB’ler istihdamı teşvik edip hem vatandaşlar için hem devlet için gelir kaynağı yaratırlar. Bu şekilde ülke ekonomisine faydalı olurlar. Bunlar genel olarak dış ticarete uygun olan alanlarda açılırlar. MÖ 166 yılından bugüne kadar Serbest Bölgelerin defalarca faydalı olduğu görüldü ve kanıtlandı. Bunlardan faydalanarak uluslararası ve yerli firmalar çeşitli şekillerde faydalanabilirler, yerel hükümetler ise istihdamı artırarak ve döviz geliri için uygun ortam yaratarak kendi halklarının refahına katkıda bulunurlar.

İHRACAT BEDELLERİNİN SÜRESİ İÇİNDE YURDA GETİRİLMEMESİ VE YAPTIRIMLARI

İHRACAT BEDELLERİNİN SÜRESİ İÇİNDE YURDA GETİRİLMEMESİ VE YAPTIRIMLARI

Günümüz ekonomisinde milli para birimini korumanın şartlarından biri ülke içerisinde üretilen artı değerin ihraç edilmesine bağlı olarak oluşturulan sermayenin yurtdışına çıkışını engellemektir. Birçok dünya ülkesi bununla alakalı kanunlar ve başka düzenleyici yasal işlemler yapmaktadır. Nitekim ülkemizde de milli para birimini korumak amacıyla 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun çıkarılmış ve bu kanunla ihracat bedellerini yurda getirme zorunluluğu getirmiştir.

1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’da, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi yükümlülüğü ile alakalı iki tane kabahat düzenlenmiştir. Söz konusu kabahatlerden birincisi 3. maddenin 1. fıkrasında şöyle düzenlenmiştir;

“Cumhurbaşkanının bu Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişi …”

Görüldüğü üzere kanun Cumhurbaşkanı’nın konu hakkında yaptığı genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere uymamayı kabahat olarak değerlendirmiştir. Bu kabahati işleyen kişiler için ise bu fıkranın devamında şöyle bir yaptırım öngörmüştür;

“… üç bin Türk Lirasından yirmi beş bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.”

Bu fıkrada kanun koyucu ithalat ve ihracatla uğraşan kişiler için Cumhurbaşkanı’nın bu konuda vereceği kararlara uyma yükümlülüğü getirmiştir. Bu kararlara uymamanın cezasını ise bu fıkranın devamında düzenlenmiştir;

“… yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idari para cezasıyla cezalandırılırlar. İdari para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idari para cezası verilir. Ancak, verilecek idari para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz”

Bu kısımda ise kanun koyucu nispi bir ceza belirlemiştir, cezanın miktarı yurda getirilmesi gereken para miktarının yüzde beşidir. Devamında ise kanun koyucu yurda getirilmesi gereken ihracat bedelinin yurda getirilmesini teşvik etmek için idari para cezasının kesinleşmesine kadar miktarın Türkiye’ye getirilmesi durumunda, birinci fıkrada bahsedilen 3 TL-25.000 TL arası para cezasının kabahatliden alınacağını ve bu ceza miktarının da getirilmesi gereken miktarın yüzde iki buçuğundan fazla olamayacağını öngörmüştür. Ayrıca belirtmek gerekir ki, kabahatliye kesilecek cezalar getirilecek kıymetlerin rayiç bedeli yani güncel piyasa değeri üzerinden hesaplanır. Ayrıca eğer yapılan ihracatın bedeli döviz üzerinden alınmışsa, işlemin yapılacağı tarihteki Merkez Bankası’nın döviz satış kuru esas alınır.

21.10.2021 tarihli İhracat Genelgesi’nin 4. maddesinde ihracat bedelinin fiili ihraç tarihinden başlayarak 180 gün içerisinde yurda getirilmesi öngörülmüştür. Bu noktada akıllara gelen soru şayet ihracat bedeli uygun tarihlerde yurda getirilmez ise bunun nasıl tespit edileceğidir. Bu konu Merkez Bankasının İhracat Genelgesinin 26 maddesinde düzenlenmiştir, aracı bankalara bilgisi dahilinde olan beyannamelerle alakalı ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve kabulünü izlemek, indirim ve mahsup işlemlerini gerçekleştirme yükümlülüğü yüklenmiştir.

İhracat hesabının uygun süre içerisinde kapatılmaması üzerine aracı banka Vergi Dairesi başkanlığı veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbarda bulunur. Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlükleri ihbardan itibaren 10 iş günü içerisinde 90 süreli ihtarname gönderir. Söz konusu ihtarnamede bu ihtar süresi içerisinde ihracat hesabının kapatılması veya mücbir sebep, haklı durumun belgelendirilmesi istenir. İhtarnamenin süresi içerisinde ek süre alınmazsa veya ihracat hesabı kapatılmazsa, ilgili vergi dairesi savcılığa ihbar yapar.

1567 sayılı kanunun 3 maddesi son fıkrasında düzenlendiği üzere bu hususta idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet Savcısı yetkilidir. Cumhuriyet Savcısı gerektiğinde fiili durumu da gözeterek uygun bir ceza miktarına karar verir. Bu suçların tekerrürü halinde ise verilecek cezalar iki kat olarak hükmedilir. Ayrıca suç tarihi ile tahsil tarihi arasındaki süreler için kanunun belirlediği oranda gecikme faizi uygulanacaktır.

Bu idari para cezasına karşı yapılacak itirazın başvuru yolu ise 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27 maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararına karşı kararın tebliği tarihinden itibaren en geç on beş gün içerisinde sulh ceza mahkemesine başvurulması gerekmektedir. Bu süre içerisinde itiraz edilmez ise idari yaptırım kararı kesinleşecektir.

Yurda getirilmesi ihracat belgelerinin yurda getirilmesi akreditifli ödeme, vesaik mukabili ödeme gibi kanunda sayılan ödeme şekilleriyle yurda getirilebilir. Fakat ihracat bedelinin yolcu tarafından efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan edilmesi zorunludur. Yolcu beraberinde efektif olarak getirilen bedelin tespiti gümrük idarelerince onaylı nakit beyan formu (NBF) ile yapılır.

İhracat hesapları ise aracı bankalar tarafından kapatılır. İhracat hesabı kapatılırken banka bir ihracat kabul belgesi (İBKB) düzenler.

Stj. Av. Deniz Mete ÖZCAN

Ukrayna Savaşı Nedeniyle Rusya’ya Uygulanan Yaptırımlar ve Türkiye’nin Rusya ile AB/ABD Arasındaki Ticarette Rolü

24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’da yaşanan olaylardan dolayı dünya ciddi bir sürece girmiştir. Bu olayların ardından uluslararası ticaret koşulları dramatik bir biçimde değişmiştir. Bu bağlamda AB ve ABD Rusya Federasyonu’ndaki firmalara ve bireylere yaptırım uygulayarak ticari ilişkilerinde yeni engeller oluşturmuşlar, Rus işyerleri ise yaptırımlara maruz kalmamak adına, tüm bu olaylarda tarafsız kalmaya çalışan Türkiye üzerinden iş yapmaya karar vermişlerdir. Bu yazıda, “yeni uluslararası ticaret koşulları”, Türkiye’nin ABD/AB ile Rusya arasındaki ticarette yeni rolü incelenecek, “neden Türkiye?” gibi sorular ele alınacaktır. Ayrıca Rusya ile NATO ülkeleri arasındaki ticarette geçmişte yaptırımların üstesinden nasıl gelindiği de örneklerle (Finlandiya) ele alınacaktır, bu geçmişteki durum mevcut durumumuzu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.

24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasında silahlı çatışmalar başlamıştır. Bunun sonucu olarak ABD, Avrupa Birliği ve bazı diğer ülkeler Rusya’ya ihracatlarda ve ithalatlarda bazı kısıtlamalar getirmişlerdir. Ayrıca, birçok firma markasının adını korumak amacıyla Rusya’dan gönüllü bir şekilde ayrılmıştır; örneğin ‘’the Big Four’’ olarak da bilinen dünyanın en büyük 4 tane muhasebe firması – Deloitte, EY, KPMG ve PwC Rusya’daki işlerine son vermeye karar vermişlerdir, bunların yanı sıra bazı büyük petrol firmaları da Rusya’yı terk etmeye karar vermiştir, bunların arasında – BP, Equinor ve Shell vardır. Rusya’dan ayrılan diğer büyük firmaların arasında- Nike, McDonald’s, Zara ve Adidas gibi firmalar da vardır.

Fakat, bazı ülkeler Rusya’ya yaptırım uygulamamıştır, bunların arasında Türkiye de bulunmaktadır. Son yıllarda Türkiye, Rusya ile ABD arasında dengeyi korumaya çalışmaktadır dolayısıyla Ukrayna’da yaşananların ardından Türkiye’nin yine tarafsız kalması çok da şaşırtıcı değildir. Fakat, Türkiye’nin dengeli dış politikasının başka bir yanı da bulunmaktadır.

Son yıllarda, ortalamanın üzerinde olan büyüme oranlarına rağmen, Türk ekonomisi olumsuz denilebilecek bazı süreçlerden geçmiştir. Sadece 2021 yılında ülkenin para birimi değerinin %44’nü kaybetmiş, 2018’den beri enflasyon oranları ise çift-haneli oranlara gelmiştir. Bu durum ülke vatandaşların yurt dışında ödemeleri gereken borçlarını ödemekte zorlandıkları anlamına gelmekte ve ülkenin döviz paraya ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Türkiye bu ihtiyacı karşılayabilmek için tarafsız bir politika izlemeye özen göstermiştir. Dolayısıyla da savaştan dolayı birçok firma Rusya’da doğrudan iş yapmamaya karar verince ya da yapamayınca yaptırımlardan kaçınmanın yollarından biri de Türkiye olmuştur.

Ek olarak şunu da söylemek gerekir: Türkiye’nin coğrafi konumu da bu konuda önemli bir rol oynamıştır. Rusya, Orta Doğu ve Avrupa Birliği arasında kalan topraklara sahip olan Türkiye Cumhuriyeti Rusya’ya hızlıca ve taşıma masraflarını aşırı artırmadan ulaşmak isteyen her bir firma için olağanüstü bir seçenek haline gelmiştir. Örneğin, 2022 yılının mart ayında kurulan ‘’Azu International’’ adlı bir IT firması kurulduktan bir hafta sonra Amerika Birleşik Devletleri’nden Rusya’ya bilgisayar parçaları nakliye etmeye başlamıştır. Bu şekilde söz konusu firma 2022 yılında 20 milyon ABD doları değerinde mal Rusya’ya götürmüştür. İstanbul boğazları ve Türkiye’nin hem Karadeniz hem Akdeniz’deki deniz limanları sayesinde Türkiye’den Rusya’ya taşımacılığın en ucuz yöntemi olan – su yoluyla ulaşmak mümkündür. Ayrıca birçok firma üretiminin bir bölümünü ya da tamamını Türkiye’de bulundurur.

SOVYET DÖNEMİ FİNLANDİYA ÖRNEĞİ

Kış savaşı ve Devam savaşından sonra Finlandiya SSCB ile ilişkilerinde önemli değişiklikler yaptı. 1944’teki Devam Savaşının ardından Finlandiya, dış ilişkilerinde, batı ile ilişkilerini geliştirmek ile Sovyetler’in güvenini korumak arasındaki ince çizgi üzerinde yürüdü. Batı blokuyla yakınlaşırken ekonomik açıdan Batı’ya entegre olacağından şüphe eden SSCB’yi yatıştırmak için ABD’nin Marshall Planı’nı reddetti. Batı Avrupa örgütleri AET ve EFTA ile anlaşmalar yaparken bir yandan da Doğu Avrupa Sovyet Bloğuyla anlaşmalar yaparak SSCB’nin ayrıcalıklı ulusu olma statüsünü garantiledi ve SSCB’ye AET ortaklarına verdiği ticari tavizlerin aynısını vereceğine söz verdi.

Finlandiya’nın en büyük ticari ortakları Batı ülkeleri iken, Finlandiya da SSCB’nin (Batı Almanya’dan sonra) ikinci en büyük ticari ortağı haline geldi. Eşyalar Finlandiya üzerinden SSCB’ye ulaştırılıyordu. SSCB’nin Finlandiya üzerinden ithal ettiği mallar arasında gemiler, buz kırıcılar, tüketim malları ve hastane, otel ve endüstri tesisleri için inşaat malzemeleri de vardı. Finlandiya, SSCB için Batılı teknolojilere en önemli ulaşım noktası idi, zaman içerisinde Batı’ya açılan bir pencere oldu. Bu şekilde Finlandiya SSCB için daha değerli hale geldi; SSCB işgal edilmiş, komünist Finlandiya üzerinden Batıyla ticari faaliyetleri yürütemezdi. Finlandiya’nın bağımsızlığı Moskova’nın çıkarlarıyla uyuşmaya başladı. Bu dış politikaya Paasikivi-Kekkonen dış politikası dendi, bu iki Finlandiya lideri bu yaklaşımı geliştiren insanlardı.

Finlandiya bu ticari ilişkilerini yürütürken bir yandan ekonomisini büyüttü, öte yandan Sovyetler’in güvenini de korudu. NATO ülkeleri ve ABD Finlandiya’ya bu konuda engel olmadılar çünkü bu durum onların çıkarlarıyla da uyuşuyordu. İşte son zamanlarda Türkiye’nin de benzer bir rol üstlendiğini görmekteyiz. Türkiye’nin 21. yüzyılda edindiği ekonomik büyüklüğü sayesinde, ayrıca son yıllarda ABD ile ilişkilerinde karşılıklı güveninin azalmasından dolayı Türkiye, soğuk savaşın aksine tarafsız bir tutumu seçmiş gibi görünmektedir.

Ayrıca son yıllardaki enflasyon ve TL’nin değer kaybetmesi nedeniyle dış borcunu kapatması gereken Türkiye ekonomisinin de acil dövize ihtiyacı vardır. Ukrayna’daki olaylar nedeniyle Rusya ile NATO arasındaki ticari ilişkilerinde oluşan engeller yüzünden, Rusya’dan ve NATO ülkelerinden birçok firma zarara uğramamak için alternatif yolları aramaya başlamıştır. Türkiye’nin Rusya’ya çok fazla yaptırım uygulamaması nedeniyle ve yukarıda söz edildiği gibi, Türkiye’nin hem AB hem Rusya’ya coğrafi konumu açısından yakın olmasından dolayı, birçok şirket işlerini Türkiye üzerinden devam ettirmeye karar vermiştir. Örneğin Rus Fesco nakliye şirketi, Türkiye’deki rotalara yeni deniz limanları ve gemileri ekledi, böylece birçok sanayi, teknoloji ve elektronik ürünü İstanbul’dan Novorossiysk’teki deniz limanına götürülüyor.

Diğer yandan Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılmasıyla Rus firmaların döviz kullanarak yabancı şirketlerle iş yapmaları zorlaştı. Fakat, Türkiye’nin en büyük bankalarından beşi, Vakıfbank, DenizBank, İş Bankası, Ziraat Bankası ve Halk Bank Rusya’nın Merkez Bankası tarafından, Visa ve Mastercard’a, alternatif olarak geliştirilen Mir ödeme sistemine dahiller. Böylece Türkiye ekonomik büyümeyi desteklemeye çalışırken bir yandan Rus ve Rusya ile ticaret yapan firmaların işini kolaylaştırmaktadır.

Yazan: Doruk Arslan

TEDARİK ZİNCİRİ GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN TAVSİYELER

TEDARİK ZİNCİRİ GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN TAVSİYELER

Tedarik zincirleri genellikle küresel salgınlardan su yollarındaki tıkanıklıklara, yetersiz altyapıdan uluslararası çatışmalara kadar çeşitli faktörlerden etkilenir. Tedarik zincirlerinizin güvenliğini sağlamak için devletler ve uluslararası kuruluşlar tarafından bir takım ilkeler ve kurallar geliştirilmiştir.

Bunlar birkaç aşamaya bölünebilir. İngiltere’nin Ulusal Siber Güvenlik Merkezi’ne göre, bunlar şu şekilde sıralanabilir:

a)Riskleri anlayın

b)Kontrolü sağlayın

c)hazır olduğunuzdan emin olun ve en son olarak sürekli olarak güvenlik yaklaşımınızı geliştirin.

Riskleri anlamak, sözleşmenizin hassasiyetini, tedarikçilerinizin elinde tuttuğu veya daha sonra erişeceği bilgilerin değerini anlamanız açısından önemlidir. Bu, daha sonra herhangi bir yasal anlaşmazlığın ortaya çıkması durumunda çok önemli olacaktır.

İkincisi, tedarikçilerinizin kim olduğunu ve onların güvenlik önlemlerinin ne olduğunu bilmeniz önemlidir. Bu, onlara sağladığınız bilgilerin ne kadar iyi korunacağını belirlemenizi sağlayacaktır. Tedarikçileriniz alt yüklenicilerle de anlaşacaksa alt yüklenicilerin önceden belirlenmiş güvenlik gereksinimlerine uyup uymadıklarını kontrol etmeniz, tedarikçilerinizin ve alt yüklenicilerinin verilerinize sahip olacağı erişim düzeyini bilmeniz gerekir. Tedarikçilerinizin kişisel verilere erişim üzerinde ne kadar yüksek düzeyde kontrole sahip olduğunu da bilmelisiniz çünkü bunları yabancılarla paylaşmalarını istemezsiniz. Veri güvenliğine ilişkin beklentilerinizi tedarikçilerinize açık bir şekilde iletiniz, böylece yanlış anlaşılmaların ortaya çıkmasını önleyebilirsiniz.

Ortaklarınızı, size veya veri güvenliğinize oluşturdukları risk seviyesine göre gruplandırmak iyi bir fikir olur. Değerlendirme için; ortaklarınızın işlemlerinizdeki önemi, olası tehditlerin büyüklüğü, onlardan aldığınız hizmet türü, ne tür veriler elde ettikleri gibi faktörleri dikkate alın.

Bu bilgileri tedarikçilerinizle paylaşın, bazı eşyaların depolanması ve tedariği diğerlerinden farklı bir yönetime ihtiyacı olabilir. Örneğin, tıbbi malzemeler, kesinlikle tarımsal ürünlerine göre farklı bir yaklaşım gerektirir.

Kontrolü oluşturmak; bu aşama, tedarik zincirinizi kontrol ettiğinizden emin olmanız için son derece önemlidir. Bunu yapabilmek için, güvenlik ve performans beklentilerinizi sürekli olarak karşılayamayan ortaklarınızı belirleyin. Ayrıca, tedarikçilerinizden birine aşırı bağlı olup olmadığınızdan emin olun . Kontrolünüzü korumak için en önemli faktör, çeşitlendirme olacaktır.

Şunu tekrar vurgulamak iyi olur, açık iletişim, işlemlerinizi takip etmek için de önemlidir. Minimum veri güvenliği beklentilerinizi belirleyin ve tedarikçilerinize iletin. Sözleşmelerinize yukarıda belirtilen güvenlik beklentilerinizi eklemeyi asla unutmayın ve taşeronlarla çalışırken tedarikçilerinizin de aynı şeyi yapıp yapmadıklarını kontrol edin. Veri güvenliğine ilişkin sorumluluklarını yerine getirdiklerine dair kanıt sunmalarını talep edin. Açık iletişimin son dereci önemli olduğunu unutmayın.

Düzenlemelerinizi kontrol ediniz. Tedarikçilerinizin her birinin güvenlik kurallarınıza uyduğundan ve performansları hakkında yukarı yönlü raporlar sağlayıp sağlamadığını kontrol ediniz.

Denetim hakkı”nı tüm sözleşmelerinize ekleyin ve tedarikçilerinizin işinizle ilgili taşeronlarıyla yapılan sözleşmelerden herhangi biriyle aynı şeyi yaptığından emin olun. (Bunun hangi durumlarda mümkün olup olmadığı konusunda danışmanlığı için lütfen Seyhan Hukuk Bürosuyla iletişime geçiniz.)

Performans göstergeleri geliştirin. Bu, tedarikçilerinizin performanslarını takip etmelerini ve size etkili bir şekilde raporlamalarını sağlayacaktır. Böylece, tedarik zincirinizin ne kadar verimli çalıştığını her zaman bileceksiniz, bu da engellerden herhangi biri üzerinde çalışarak, tedarik zincirinizi geliştirmenizi sağlayacaktır.

Bunlara ek olarak, savaşlar, pandemi veya siyasi kriz gibi dış faktörlerden korunduğunuzdan emin olmak önemlidir. Bunu yapmak için dünyada meydana gelen olayları takip etmeli ve herhangi bir beklenmedik durumda (yaptırımlar, döviz dalgalanmaları vb.) önlemler almalısınız. Bu faktörler sizin kontrolünüz dışında olduğundan, en iyi strateji bu olayların etkilerine karşı etkili yollar bulmak olacaktır. Örneğin, alternatif tedarikçiler veya mevcut tedarikçilerle çalışmanın alternatif yasal yollarını bulmak. Kendinizi, şirketinizi ve şirketinizin varlıklarını yaptırımlardan korumanın yasal yönlerini öğrenmek için lütfen Seyhan hukuk firmasından yasal tavsiye alın.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilenlerin tümü, tedarik zinciri yönetimi ve kuruluş sürecinde yer alan risklerden korunmanızı sağlamak için çok önemlidir. Bu sorunun hukuki tarafı için lütfen danışmanlık için Seyhan Hukuk Bürosu ile iletişime geçiniz.

Doruk Arslan

Uluslararası Ticarette Standardizasyon İlkeleri

Uluslararası Ticarette Standardizasyon İlkeleri

Standartları tanımlamanın en iyi yolu, tipik olarak ihracat – ithalat veya transit faaliyetlerinde taraflarca kullanılacak bir “referans sistemi” dir. Standartlar, ürün, hizmet ve kuruluşlarla ilgili teknik şartnameleri, bunların kalitesi, kullanımı ve hakları da dahil olmak üzere garanti eder. Bununla birlikte, bir düzenleme veya direktif olarak belirtilmedikçe, kullanımları gerekli değildir. Bu standartlar genellikle bir ülkeden diğerine değişir, ancak DTÖ veya AB gibi Gümrük Birlikleri gibi büyük uluslararası ticaret kuruluşları, yanlış anlaşılmaların sayısını azaltmak veya yukarıda belirtilen ticari faaliyetlerle ilgili anlaşmazlıkları çözmek için bu standartları genelleştirme eğilimindedir.

Bir dizi ilgili standardizasyon organı vardır:

Bunlardan biri ISO – Uluslararası Standardizasyon Örgütü’dür. Standartları Küresel Düzeyde uyumlaştırmayı amaçlamaktadır. Küresel Mutabakat Çerçevesinde ayrıntılı olarak ele alındığında, Uluslararası Ticaret Çerçevesinin rasyonalizasyonuna katkıda bulunur.

ISO 1947 ‘de kurulmuştur. Varlığı süresince, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) ve Uluslararası Elektro – Teknik Komisyonu (IEC) ile bağlantılı telekomünikasyon ve elektroteknik mühendislik alanları dışında, birçok ülkede ve neredeyse her teknoloji ve ekonomi alanında tanınan 19.5 uluslararası standart yayınlamıştır. Bu standartlar, ürün ve hizmetlerin yanı sıra genel ekonomiyi iyileştirmeyi amaçlayan sağlam uygulamalar için spesifikasyonlar sağlar.

ISO, 160 ‘tan fazla ülkeden ulusal standardizasyon kuruluşlarından oluşmaktadır. ISO, Avrupa Standardizasyon Komitesi ile birlikte çalışmaktadır. Böylece, bu standartlar hem Avrupa’da hem de dünyanın geri kalanında uygulanabilir.

Farklı standart türleri vardır:

Standartlar, uluslararası ekonomik aktörler için ortak bir tanım kümesi tanımlamaya izin verir. Üreticiler, tüketiciler, taşıyıcılar vb. Buna ek olarak, taraflar arasındaki uygulamaları netleştirmeye ve uyumlu hale getirmeye izin verir. Bu standartlar, küresel ticareti kolaylaştırmayı amaçlamaktadır, böylece servet artışına yol açacak daha fazla miktarda operasyona izin vermektedir. Bunun dışında genel olarak hayatı kolaylaştırırlar. Bu standartlar referans doküman olarak kullanılmaktadır. Esasen ithalat – ihracat faaliyetleri konusunda piyasaların kabul ettiği bir fikir birliğidir. Bu standartlar mallar, hizmetler veya yönetim sistemleri ile ilgili olabilir, örneğin kalite yönetimi ile ilgili: ISO 90001 veya Çevre Yönetimi ile ilgili ISO 14001.

Standartlar yönetmeliklerle karıştırılmamalıdır. Yönetmelikler hükümetler arası otoriteler tarafından oluşturulur ve zorunludur, diğer yandan yukarıda belirtilen standartlar taraflarca kararlaştırılan ilkelerdir ve zorunlu değildir. Standartlar, şirketlerin ürün ve hizmetlerin güvenliği ve kalitesi ile ilgili beklentileri karşılamalarını sağlar, böylece şirketler ürün ve hizmetlerini geliştirebilirler. Standartlar, referans olarak listelenmeleri durumunda düzenlemeleri destekleyebilir.

Bir pazara başarılı bir şekilde girmek için, tüm standartlara uymanız gerekir. Şirketler, standartların hedefleri ve ihtiyaçları ile tutarlı olduğundan emin olmaya çalışıyorlar. Bir şirket, piyasaların gelecekte ne isteyeceğini tahmin etmek ve mal hizmetlerini korumak için standardizasyona ilgi duyabilir. Böylece standartlar piyasalara katkıda bulunur, dünyadaki genel zenginlik seviyelerini artırmaya izin verir. Standardizasyon kurallarına uyan şirketlerin yeni pazarda başarılı olma olasılığı daha yüksektir.

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Uluslararası Ticaretin kurallarını ve yasalarını korumaktan sorumlu olan hükümetler arası bir kuruluştur. Küresel GSYİH’nın % 98 ‘ini temsil eden dünyanın en büyük uluslararası ticaret kuruluşudur.

DTÖ 1995 yılında “Marakesh Anlaşması” ile kurulmuştur. Bundan önce 1948 ‘den beri Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması olarak biliniyordu. DTÖ, uluslararası ticaret anlaşmalarının yanı sıra anlaşmazlıkların çözümü için bir çerçeve sağlayarak örgüt üyeleri arasında mal ve hizmet ticaretini kolaylaştırır. Bu anlaşmalar genellikle tarifeleri, kotaları ve diğer kısıtlamaları azaltmayı amaçlamaktadır.

DTÖ üyeleri diğer üyelere karşı ayrımcılık yapamaz, yani bir ülkeden bir ürüne uygulanan tarife diğer tüm üye devletlerden aynı ürüne uygulanmalıdır, bu en çok tercih edilen ulus kuralı olarak bilinir, ancak çevre koruma, ulusal güvenlik ve diğer önemli hedefler gibi istisnalar olabilir.

DTÖ’nün merkezi İsviçre’nin Cenevre kentindedir. Karar organı Bakanlar Konferansı’dır. Günlük işlevleri, tüm üye devletlerin temsilcilerinden oluşan Genel Konseyin sorumluluğundadır. Genel Müdür ve dört milletvekili tarafından yönetilen yaklaşık 600 kişilik bir sekretarya idari, profesyonel ve teknik hizmetler sunmaktadır. DTÖ’nün yıllık bütçesi 220 milyon ABD dolarıdır ve üyeler tarafından Uluslararası Ticaretteki paylarına göre katkıda bulunulmaktadır.

DTÖ, üye ülkelerin fikri mülkiyet haklarının korunmasında da önemli bir rol oynamaktadır. Buna yenilik ve ekonomik büyüme için gerekli olan telif hakları, patentler ve ticari markalar dahildir. DTÖ, bu hakları koruyarak, şirketlerin ve bireylerin yeniliklerinden yararlanabilmelerini ve ticaretin ülkeler arasında serbestçe gerçekleşebilmesini sağlamaya yardımcı olur.

Bununla birlikte, DTÖ, küreselleşmeden elde edilen faydaların eşitsiz dağılımı ve ticaretin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki olumsuz etkileri gibi belirli ticaret konularını ele almada algılanan eylem eksikliği nedeniyle bazı çevrelerden eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır. Örgüt, şeffaflık ve hesap verebilirlik eksikliğinin yanı sıra gelişmiş ülkeler lehine algılanan önyargısı nedeniyle de eleştirilmiştir.

Sonuç olarak, Dünya Ticaret Örgütü uluslararası ticaretin teşvik edilmesinde ve düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Ticaret engellerini kaldırarak ve fikri mülkiyet haklarını koruyarak, DTÖ dünya çapında ekonomik büyüme ve kalkınmayı teşvik etmeye yardımcı olur. Örgüt eleştirilerle karşı karşıya kalırken, adil ve eşitlikçi bir küresel ticaret sisteminin sağlanmasında önemli bir rol oynamaya devam etmektedir.

INCOTERMS NEDİR? TESLİM KOŞULLARI NELERDİR?

INCOTERMS NEDİR? TESLİM KOŞULLARI NELERDIR?

Uluslararası ticaret şartları Uluslararası Ticaret Odası (ICC) tarafından belirlenmiştir. Bunlar uluslararası ticari faaliyetlerde tarafların sorumluluklarını belirleyen teslim koşullarıdır. Uluslararası ticari faaliyetlerde yaygınca kullanılır.

INCOTERMS terimleri ise çoğunlukla 3 harfli terimlerdir. Bunların en önemli amacı, Uluslararası Eşya Taşımacılığında faaliyetleri, maliyetleri ve riskleri belirlemektir. INCOTERMS sözleşmelere sorumluluk – yani eşyanın varış noktasına kadar ki eşyanın taşımacılık maliyetleri ve bununla ilgili olan risklerine ilişkin açıklık getirir. INCOTERMS devletler ve çeşitli ulusal ve uluslararası kuruluşları tarafından, uluslararası ticaretteki en yaygın uygulamaları tanımlamak için kullanılır. Bu şekilde farklı ülkelerdeki dış ticaret mevzuatının farklılıkları yüzünden ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları ortadan kaldırılır. Dolayısıyla tüm dünyadaki ticari sözleşmelerde kullanılırlar. INCOTERMS ancak ICC tarafından belirlenir çünkü ICC’ye ait bir tescilli markadır.

INCOTERMS’larda kullanılan belirli terminoloji vardır. Bunlar şu şekildedir:

Delivery: Eşyalarla ilgili hasar yada kaybı riskinin satıcıdan alıcıya geçtiği andır.

Arrival: INCOTERM’lerde taşımacılığının ödendiği andır.

Free: Satıcının eşyaları belirlenen bir adrese götürüp taşıyıcıya teslim etme sorumluluğu var demektir.

Carrier (Taşıyıcı): Bir taşıma sözleşmesinde, demiryolu, karayolu, hava, deniz, iç suyolu veya bu tür modların bir kombinasyonu ile taşımayı gerçekleştirmeyi veya gerçekleştirilmesini sağlamayı taahhüt eden herhangi bir kişi

Freight Forwarder: Taşımacılığı ayarlayan ya da ayarlanmasına yardımcı olan bir firma/taraftır.

Terminal: Kapalı ya da açık bir alan, stok, dok, yol, demiryolu ya da hava kargo terminali olabilir.

To clear for export: Taşıyıcının İhracat Bildirgesini göndermek ve ihracat izninin alınmasına denir.

Kısaca, INCOTERMS, alıcıların ve satıcıların sorumluluklarını açıkça tanımlamak için uluslararası ticarette kullanılan üç harfli ticaret terimleridir. 11 farklı INCOTERMS vardır ve her biri satıcıdan alıcıya mal teslim etme sorumluluklarını ana hatlarıyla belirtir.

EXW (Ex Works) – Satıcının tek yükümlülüğü malları tesislerinde bulundurmaktır. Alıcı, malları oradan varış noktasına götürmekle ilgili tüm maliyetleri ve riskleri üstlenir.

FCA (Serbest Taşıyıcı) – Satıcı, malları satıcının tesislerinde alıcı tarafından belirlenen taşıyıcıya teslim eder. Satıcı, malların taşıma araçlarına yüklenmesinden sorumludur. Alıcı bu noktadan itibaren tüm maliyet ve riskleri üstlenir.

Fas (Free Alongside Ship) – Satıcı, malları sevkiyat limanında geminin yanında teslim eder. Alıcı, bu noktadan itibaren malların kaybolması veya hasar görmesi ile ilgili tüm maliyetleri ve riskleri üstlenir.

FOB (Gemide Ücretsiz) – Satıcı, malları sevkiyat limanında gemiye teslim eder. Alıcı, bu noktadan itibaren malların kaybolması veya hasar görmesi ile ilgili tüm maliyetleri ve riskleri üstlenir.

CFR (Maliyet ve Navlun) – Satıcı, malları sevkiyat limanında gemiye teslim eder. Satıcı, varış limanına nakliye ücretini öder ve gemiye binene kadar malların kaybolması veya hasar görmesi riskini üstlenir.

CIF (Maliyet, Sigorta ve Navlun) – Satıcı, malları sevkiyat limanında gemide teslim eder. Satıcı, varış limanına ulaşım maliyetini öder, sigortayı düzenler ve öder ve gemiye binene kadar mallarda kayıp veya hasar riskini üstlenir.

CPT (Carriage Paid To) – Satıcı, malları sevkiyat limanında taşıyıcıya teslim eder. Satıcı, varış limanına nakliye ücretini öder ve ilk taşıyıcıya teslim edilene kadar mallarda kayıp veya hasar riskini üstlenir.

CIP (Carriage and Insurance Paid To) – Satıcı, malları sevkiyat limanında taşıyıcıya teslim eder.

Satıcı, nakliye masraflarını öder ve sigortayı varış limanına düzenler ve öder ve ilk taşıyıcıya teslim edilene kadar mallarda kayıp veya hasar riskini üstlenir.

DAP (Delivered at Place) – Satıcı, malları alıcının belirttiği yere teslim eder. Satıcı, malları belirtilen yere götürmekle ilgili tüm maliyet ve risklerden sorumludur.

DPU (Delivered at Place Unloaded) – Satıcı, malları alıcı tarafından belirtilen yere teslim eder ve boşaltmaktan sorumludur. Alıcı, malları varış limanından nihai varış noktasına götürmekle ilgili tüm maliyetleri ve riskleri üstlenir.

DDP (Delivered Duty Paid) – Satıcı, malları alıcının belirttiği yere teslim eder, ithalat için temizler ve her türlü gümrük vergisi ve vergisini öder. Alıcı, malları varış limanından nihai varış noktasına götürmekle ilgili tüm maliyetleri ve riskleri üstlenir.

Bu terimlerin mal teslimatı için sorumlulukları tek başına tanımladığını ve gerçek satış sözleşmesini kapsamadığını belirtmek önemlidir. Bir ticari faaliyette yer alan taraflar, hangi INCOTERM’in kullanılacağı konusunda anlaşmalı ve anlaşmalarının belirli ayrıntılarını tanımlamalıdır.

Doruk Arslan

Dış Ticaret Uzmanı ve Yeminli Tercüman