Ukrayna Savaşı Nedeniyle Rusya’ya Uygulanan Yaptırımlar ve Türkiye’nin Rusya ile AB/ABD Arasındaki Ticarette Rolü

24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’da yaşanan olaylardan dolayı dünya ciddi bir sürece girmiştir. Bu olayların ardından uluslararası ticaret koşulları dramatik bir biçimde değişmiştir. Bu bağlamda AB ve ABD Rusya Federasyonu’ndaki firmalara ve bireylere yaptırım uygulayarak ticari ilişkilerinde yeni engeller oluşturmuşlar, Rus işyerleri ise yaptırımlara maruz kalmamak adına, tüm bu olaylarda tarafsız kalmaya çalışan Türkiye üzerinden iş yapmaya karar vermişlerdir. Bu yazıda, “yeni uluslararası ticaret koşulları”, Türkiye’nin ABD/AB ile Rusya arasındaki ticarette yeni rolü incelenecek, “neden Türkiye?” gibi sorular ele alınacaktır. Ayrıca Rusya ile NATO ülkeleri arasındaki ticarette geçmişte yaptırımların üstesinden nasıl gelindiği de örneklerle (Finlandiya) ele alınacaktır, bu geçmişteki durum mevcut durumumuzu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.

24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasında silahlı çatışmalar başlamıştır. Bunun sonucu olarak ABD, Avrupa Birliği ve bazı diğer ülkeler Rusya’ya ihracatlarda ve ithalatlarda bazı kısıtlamalar getirmişlerdir. Ayrıca, birçok firma markasının adını korumak amacıyla Rusya’dan gönüllü bir şekilde ayrılmıştır; örneğin ‘’the Big Four’’ olarak da bilinen dünyanın en büyük 4 tane muhasebe firması – Deloitte, EY, KPMG ve PwC Rusya’daki işlerine son vermeye karar vermişlerdir, bunların yanı sıra bazı büyük petrol firmaları da Rusya’yı terk etmeye karar vermiştir, bunların arasında – BP, Equinor ve Shell vardır. Rusya’dan ayrılan diğer büyük firmaların arasında- Nike, McDonald’s, Zara ve Adidas gibi firmalar da vardır.

Fakat, bazı ülkeler Rusya’ya yaptırım uygulamamıştır, bunların arasında Türkiye de bulunmaktadır. Son yıllarda Türkiye, Rusya ile ABD arasında dengeyi korumaya çalışmaktadır dolayısıyla Ukrayna’da yaşananların ardından Türkiye’nin yine tarafsız kalması çok da şaşırtıcı değildir. Fakat, Türkiye’nin dengeli dış politikasının başka bir yanı da bulunmaktadır.

Son yıllarda, ortalamanın üzerinde olan büyüme oranlarına rağmen, Türk ekonomisi olumsuz denilebilecek bazı süreçlerden geçmiştir. Sadece 2021 yılında ülkenin para birimi değerinin %44’nü kaybetmiş, 2018’den beri enflasyon oranları ise çift-haneli oranlara gelmiştir. Bu durum ülke vatandaşların yurt dışında ödemeleri gereken borçlarını ödemekte zorlandıkları anlamına gelmekte ve ülkenin döviz paraya ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Türkiye bu ihtiyacı karşılayabilmek için tarafsız bir politika izlemeye özen göstermiştir. Dolayısıyla da savaştan dolayı birçok firma Rusya’da doğrudan iş yapmamaya karar verince ya da yapamayınca yaptırımlardan kaçınmanın yollarından biri de Türkiye olmuştur.

Ek olarak şunu da söylemek gerekir: Türkiye’nin coğrafi konumu da bu konuda önemli bir rol oynamıştır. Rusya, Orta Doğu ve Avrupa Birliği arasında kalan topraklara sahip olan Türkiye Cumhuriyeti Rusya’ya hızlıca ve taşıma masraflarını aşırı artırmadan ulaşmak isteyen her bir firma için olağanüstü bir seçenek haline gelmiştir. Örneğin, 2022 yılının mart ayında kurulan ‘’Azu International’’ adlı bir IT firması kurulduktan bir hafta sonra Amerika Birleşik Devletleri’nden Rusya’ya bilgisayar parçaları nakliye etmeye başlamıştır. Bu şekilde söz konusu firma 2022 yılında 20 milyon ABD doları değerinde mal Rusya’ya götürmüştür. İstanbul boğazları ve Türkiye’nin hem Karadeniz hem Akdeniz’deki deniz limanları sayesinde Türkiye’den Rusya’ya taşımacılığın en ucuz yöntemi olan – su yoluyla ulaşmak mümkündür. Ayrıca birçok firma üretiminin bir bölümünü ya da tamamını Türkiye’de bulundurur.

SOVYET DÖNEMİ FİNLANDİYA ÖRNEĞİ

Kış savaşı ve Devam savaşından sonra Finlandiya SSCB ile ilişkilerinde önemli değişiklikler yaptı. 1944’teki Devam Savaşının ardından Finlandiya, dış ilişkilerinde, batı ile ilişkilerini geliştirmek ile Sovyetler’in güvenini korumak arasındaki ince çizgi üzerinde yürüdü. Batı blokuyla yakınlaşırken ekonomik açıdan Batı’ya entegre olacağından şüphe eden SSCB’yi yatıştırmak için ABD’nin Marshall Planı’nı reddetti. Batı Avrupa örgütleri AET ve EFTA ile anlaşmalar yaparken bir yandan da Doğu Avrupa Sovyet Bloğuyla anlaşmalar yaparak SSCB’nin ayrıcalıklı ulusu olma statüsünü garantiledi ve SSCB’ye AET ortaklarına verdiği ticari tavizlerin aynısını vereceğine söz verdi.

Finlandiya’nın en büyük ticari ortakları Batı ülkeleri iken, Finlandiya da SSCB’nin (Batı Almanya’dan sonra) ikinci en büyük ticari ortağı haline geldi. Eşyalar Finlandiya üzerinden SSCB’ye ulaştırılıyordu. SSCB’nin Finlandiya üzerinden ithal ettiği mallar arasında gemiler, buz kırıcılar, tüketim malları ve hastane, otel ve endüstri tesisleri için inşaat malzemeleri de vardı. Finlandiya, SSCB için Batılı teknolojilere en önemli ulaşım noktası idi, zaman içerisinde Batı’ya açılan bir pencere oldu. Bu şekilde Finlandiya SSCB için daha değerli hale geldi; SSCB işgal edilmiş, komünist Finlandiya üzerinden Batıyla ticari faaliyetleri yürütemezdi. Finlandiya’nın bağımsızlığı Moskova’nın çıkarlarıyla uyuşmaya başladı. Bu dış politikaya Paasikivi-Kekkonen dış politikası dendi, bu iki Finlandiya lideri bu yaklaşımı geliştiren insanlardı.

Finlandiya bu ticari ilişkilerini yürütürken bir yandan ekonomisini büyüttü, öte yandan Sovyetler’in güvenini de korudu. NATO ülkeleri ve ABD Finlandiya’ya bu konuda engel olmadılar çünkü bu durum onların çıkarlarıyla da uyuşuyordu. İşte son zamanlarda Türkiye’nin de benzer bir rol üstlendiğini görmekteyiz. Türkiye’nin 21. yüzyılda edindiği ekonomik büyüklüğü sayesinde, ayrıca son yıllarda ABD ile ilişkilerinde karşılıklı güveninin azalmasından dolayı Türkiye, soğuk savaşın aksine tarafsız bir tutumu seçmiş gibi görünmektedir.

Ayrıca son yıllardaki enflasyon ve TL’nin değer kaybetmesi nedeniyle dış borcunu kapatması gereken Türkiye ekonomisinin de acil dövize ihtiyacı vardır. Ukrayna’daki olaylar nedeniyle Rusya ile NATO arasındaki ticari ilişkilerinde oluşan engeller yüzünden, Rusya’dan ve NATO ülkelerinden birçok firma zarara uğramamak için alternatif yolları aramaya başlamıştır. Türkiye’nin Rusya’ya çok fazla yaptırım uygulamaması nedeniyle ve yukarıda söz edildiği gibi, Türkiye’nin hem AB hem Rusya’ya coğrafi konumu açısından yakın olmasından dolayı, birçok şirket işlerini Türkiye üzerinden devam ettirmeye karar vermiştir. Örneğin Rus Fesco nakliye şirketi, Türkiye’deki rotalara yeni deniz limanları ve gemileri ekledi, böylece birçok sanayi, teknoloji ve elektronik ürünü İstanbul’dan Novorossiysk’teki deniz limanına götürülüyor.

Diğer yandan Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılmasıyla Rus firmaların döviz kullanarak yabancı şirketlerle iş yapmaları zorlaştı. Fakat, Türkiye’nin en büyük bankalarından beşi, Vakıfbank, DenizBank, İş Bankası, Ziraat Bankası ve Halk Bank Rusya’nın Merkez Bankası tarafından, Visa ve Mastercard’a, alternatif olarak geliştirilen Mir ödeme sistemine dahiller. Böylece Türkiye ekonomik büyümeyi desteklemeye çalışırken bir yandan Rus ve Rusya ile ticaret yapan firmaların işini kolaylaştırmaktadır.

Yazan: Doruk Arslan