BÜLTEN: TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİ YÖNETMELİĞİ HAKKINDA DEĞİŞİKLİKLER

21.09.2022 tarih ve 31960 sayılı Resmi Gazete’ de, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 72.nci ve 84.üncü maddelerine dayanılarak Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği hazırlanmıştır. Bilindiği üzere; tüketici hakem heyetleri, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin başvuruları karara bağlamakla görevlidir

Yönetmelik ile birlikte tüketici hakem heyetlerinin kurulması ve çalışmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi amaçlanmıştır

Yönetmelik ile Getirilen Hususlar Nelerdir?

Tarafların 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı kalmak kaydıyla; değeri otuz bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değer ve üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.

Başvurunun, tek bir uyuşmazlıkla ilgili olması ve uyuşmazlık konusunun yukarıda belirtilen parasal sınırı aşması halinde, sınırı aşan kısımdan feragat edilerek tüketici hakem heyetine başvuru yapılabilir. Parasal sınırı aşan kısım için tekrar tüketici hakem heyetine başvuru yapılamaz.

Başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir.

Başvuru yapılabilecek ilçede tüketici hakem heyetinin kurulmamış olması halinde, başvurular o ilçe kaymakamlığına yapılabilir.

Tüketici Hakem Heyetine Başvurular Nasıl Yapılır?

Tüketici hakem heyetine yapılan başvurular şahsen veya avukat aracılığıyla; elden, posta yoluyla veya elektronik ortamda e-Devlet kapısı üzerinden Tüketici Bilgi Sistemi ile yapılır.

Başvuruda, başvuru sahibinin; adı, soyadı veya unvanı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için T.C. kimlik numarası, diğer ülke vatandaşları için pasaport numarası ya da yabancı kimlik numarası, başvuru sahibinin tüketici olmaması durumunda ise vergi kimlik numarası, adresi ve varsa diğer iletişim bilgileri ile varsa vekilinin adı, soyadı, vergi kimlik numarası ile adresi, uyuşmazlık konusu, talebi ve Türk Lirası cinsinden uyuşmazlık değeri ile şikayet edilene ilişkin bilgilere yer verilmesi zorunludur. Uyuşmazlık değerinin döviz cinsinden olması durumunda, söz konusu değer başvuru tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının belirlediği efektif döviz satış kuru esas alınarak Türk Lirasına çevrilir.

Elektronik ortamda e-Devlet kapısı üzerinden yapılan başvuruların Tüketici Bilgi Sistemi ile yapılması zorunludur. Bu başvuruların geçerli olabilmesi için uyuşmazlıkla ilgili başvuru formunun eksiksiz olarak doldurulması, varsa bilgi ve belgelerin Tüketici Bilgi Sistemine yüklenmiş olması gerekir.

Başvuruda bulunması gereken zorunlu bilgilerde eksiklik ya da tutarsızlık bulunması durumunda, tüketici hakem heyeti başkanı tarafından yazılı olarak yedi gün süre verilmek suretiyle başvuru sahibinden ek bilgi veya belge istenir.

Konusu, sebebi ve tarafları aynı olan uyuşmazlık ile ilgili olarak birden çok tüketici hakem heyetine veya aynı tüketici hakem heyetine birden fazla başvuruda bulunulamaz.

Bir uyuşmazlığa ilişkin olarak tüketici hakem heyetince verilen kararın kesinleşmesinin ardından; konusu, sebebi ve tarafları kesinleşen kararla aynı olan yeni bir başvuru yapılamaz. Aksi takdirde tüketici hakem heyeti kendiliğinden ya da taraflardan birinin itirazı üzerine her zaman kesinleşen karar ile kesin hükmü dikkate alır.

Tüketici Hakem Heyeti Kararlarının Niteliği ve Sonuçları Nelerdir?

Tüketici hakem heyeti, uyuşmazlık ile ilgili karar verirken tarafların talebiyle bağlıdır. Ancak başvurunun yapıldığı tarihte uyuşmazlık miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, başvuru sahibinin hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı belirtmesi ve inceleme sürecinde uyuşmazlık miktarının bilgi veya belgelerle tam olarak tespit edilmesi halinde talep edilen miktardan daha fazlasına veya azına karar verilebilir. (Ancak herhalde 30.000 TL sınırını aşmamalıdır.)

Tüketici hakem heyeti kararı tarafları bağlar.

Tüketici hakem heyeti kararı yalnızca verildiği uyuşmazlık için hüküm ifade eder.

Tüketici hakem heyetine yapılan başvurular, başvuru tarih ve sırasına göre en geç altı ay içinde görüşülür ve karara bağlanır. Yapılan başvurunun niteliği dikkate alınarak, karar süresi en fazla üç ay daha uzatılabilir.

Tüketici hakem heyeti kararları, İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir.

Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde, ilk başvuruda yer alan taleplerle ilgili karar verilmeyen hususlarda, kararın tamamlanmasını isteyebilir.

Uyuşmazlıkla ilgili olarak tüketici hakem heyeti tarafından tüketici aleyhine karar verilmesi halinde tebligat ve bilirkişi ücretleri Bakanlıkça karşılanır.

Uyuşmazlığın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi durumunda, tebligat ve bilirkişi ücretleri kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde feragat veya kabul beyanında bulunan tarafın tüketici olması halinde tebligat ve bilirkişi ücretleri Bakanlıkça karşılanır.

Tüketici Hakem Heyeti Kararlarına İtiraz Süresi Nedir ve Sonuçları Nelerdir?

Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin veya tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir. İtiraz, tüketici hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi şartıyla hâkim, tüketici hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir.

Tüketici hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.

Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda mahkemece tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nispi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir. 

Mevcut olduğu halde tüketici hakem heyetine sunulmayan bir bilgi veya belgenin tüketici mahkemesine sunulması nedeniyle kararın iptali halinde tüketici aleyhine yargılama giderine ve vekâlet ücretine hükmedilemez.

Bu Yönetmeliğin; “başvuruda bulunması gereken zorunlu bilgilerde eksiklik ya da tutarsızlık bulunması durumunda, tüketici hakem heyeti başkanı tarafından yazılı olarak yedi gün süre verilmek suretiyle başvuru sahibinden ek bilgi veya belge istenir.” hükmü ile “Kararın Tamamlanması” başlıklı 26.ncı maddesi 1/1/2023 tarihinde, diğer hükümleri ise 01.10.2022 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Stj. Av. Merve Alveroğlu

BÜLTEN: ANAYASA MAHKEMESİNİN 08.09.2022 TARİHLİ VE E: 2022/54, K: 2022/99 SAYILI KARARI HAKKINDA

20.09.2022 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 08.09.2022 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararında, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 54.maddesinin a bendi ile aynı kanunun 65.maddesinin a fıkrasının 9 numaralı bendinde yer alan “…ile öğrencilerin” ibaresinin Anayasanın 2. 7. ve 42. Maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek iptallerine karar verilmesini talep etmiştir.

            Davacı hakkında verilen “yükseköğretim kurumundan çıkarma cezasının” iptali istemi ile açılan davada itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan mahkeme, iptalleri için başvurmuştur.

            Başvuru kararında ilgili YÖK mevzuatında yer alan 54. maddenin a bendinde, itiraz konusu kuralda disiplin cezasını gerektiren eylemlerin soyut bir biçimde açıklandığı ve hangi eyleme hangi cezanın uygulanacağı hususunun açıkça belirtilmemesinin Anayasa’nın ilgili maddelerine aykırı olduğu iddia edilmiştir. Bilindiği üzere; Anayasamızda düzenlenen temel hak ve özgürlükler ancak Anayasa madde 13 hükmüne istinaden kanunla sınırlanabilir. Ancak bu sınırlama kavramı sınırsız bir yetki olarak düşünülmeyip Anayasamızın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı düşmemelidir. Bu halde eğitim ve öğretim hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp aynı zamanda  kuralların keyfi uygulanabilirliğine izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir niteliklerde olması gerekmektedir. Bahse konu kural ise açıklanan hususlardan uzak, bireylerin hangi somut duruma hangi somut cezanın uygulanabileceğini öngörmesine engel olacak şekilde belirsizdir.

            Açıklanan sebeplerle kural Anayasa’nın 13. ve 42. maddelerine aykırı bulanarak iptaline karar verilmiştir.

            Başvuru kararında dile getirilen diğer bir husus ise; ilgili mevzuatta yer alan 65. maddenin a fıkrasının 9. bendinde yer alan “…ile öğrencileri” ifadesi ile öğrenciler için öngörülen disiplin suç ve cezalarının kanunla düzenlenmesi gerekirken bu yetkinin yönetmelik çıkarmak suretiyle idareye verildiği hakkındadır. Bilindiği gibi; kanun koyma yetkisi TBMM’ye aittir. Bu yetki, Anayasa’nın 99. ve 129. maddelerinde yer alan istisnalar saklı kalmak kaydı,  ile devredilemez. Türevsel nitelikte olan düzenleyici işlemleri bakımından yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir.

Bu sebeple temel ilkeleri belirli olmadan ve çerçevesi çizilmeden, yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir kanun hükmü ile sınırsız, belirsiz, geniş bir alanı düzenleme yetkisinin yürütmeye bırakılması Anayasanın 2. ve 7. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır.

Anılı ilgili mevzuatın 54. maddesinin a bendi 65. maddenin a fıkrasının 9. bendinde yer alan “…ile öğrencilerin”, “disiplin işlemleri” ve “…ile ilgili hususlar” ibarelerinin iptal edilmesi kararları, kanun boşluğu doğmasının önüne geçilebilmesi amacıyla yayımlanma tarihinden itibaren 9 ay sonra yürürlüğe geçecektir.

Stj. Av. Merve Alveroğlu

BÜLTEN: SIVILAŞTIRILMIŞ PETROL GAZLARI (LPG) PİYASASI LİSANS YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

20 Eylül 2022 tarihli ve 31959 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanan vılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile yapılan değişiklikler hukuki anlamda önemli sonuçlar meydana getirmektedir. Bilindiği üzere yönetmeliğin asıl amacı; yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin edilen sıvılaştırılmış petrol gazlarının (LPG) güvenli, ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için gerçek ve tüzel kişilere verilecek lisanslara ve kayıt düzenlerine ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir. İlişkinin sağlıklı yürütülebilmesi amacı ile akaryakıt istasyon işletmeleri ile akaryakıt dağıtım şirketleri bayilik sözleşmesi imzalanır ve bu bağlamda istasyon işletmeleri ürünleri dağıtım şirketlerinden satın almaktadırlar.

Buna istinaden yönetmeliğin daha anlaşılır hale gelmesi amacıyla bazı terimler yönetmelik içerisinde tanımlanmıştır. Bu tanımlara ek olarak bugün yapılan değişiklik ile beraber bazı yeni terimler ve tanımları yönetmeliğe eklenmiştir. Buna göre; yönetmeliğin 4.üncü maddesinin birinci fıkrasına “Lisans” tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki “LPG otogaz bayilik sözleşme beyanı” tanımı ve “Tesis” tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki “Tip sözleşme” tanımı eklenmiştir.

LPG otogaz bayilik sözleşme beyanı: Otogaz bayi ile dağıtıcısı arasında imzalanan LPG otogaz bayilik sözleşmesinin ilgili dağıtıcı lisansı sahibince daha önce Kuruma ibraz edilen tip sözleşme örneğinin aynısı olduğunu belirten ve sözleşmeye ilişkin temel bilgilerin (Tesis adresi, sözleşme başlangıç tarihi, sözleşme bitiş tarihi ve ilgili taraflara ilişkin bilgiler) yer aldığı ve tarafların yetkililerince imzalanan sözleşme beyanını,

Tip sözleşme: Lisans sahiplerinin esas faaliyetlerine ilişkin sözleşme örneklerini, ifade eder.

Nitekim eklenen yeni terimler; aynı yönetmeliğin 7.maddesinin b bendinde yapılan değişiklik ile; LPG Otogaz Bayilik Lisansı için; dağıtıcılarla yapılmış LPG otogaz bayilik sözleşme beyanının ve İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatının bulunması zorunludur. ve yine 18. maddeye eklenen yeni fıkra ile;  Kanuna göre faaliyette bulunanlar esas faaliyetlerine ilişkin tip sözleşme örneklerini ve bunlarda yapılacak değişiklikleri yürürlüğe koymadan önce Kuruma bildirmekle yükümlüdürler.” şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Stj. Av. Merve Alveroğlu

STJ AV KERİMHAN DAL

1997 Adana doğumludur. Çukurova Piri Reis Anadolu Lisesinden 2015 yılında mezun olmuş 2016 senesinde Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi %30 İngilizce lisans eğitime başlamış ve 2021 yılında lisans eğitimini tamamlamıştır. Üniversite yılları sırasında pek çok farklı eğitimlere katılmıştır. Koç Üniversitesi, Northeastern University ve University of Maryland okullarından hukukun farklı disiplinlerine ait ingilizce eğitimler almış olup birçok sertifikalara sahiptir. 2020 senesinde de Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler Müdürlüğünde öğrenci stajını başarılı bir şekilde tamamlamıştır.

YABANCI KİŞİLERİN TÜRKİYE’DE EVLENMESİ

Yabancıların Türk makamları önünde evlenebilmeleri mümkündür. Ancak onların evlenme şart, kuralları ve prosedürüne  değinmeden önce yabancı kişinin tanımını yapmamız daha sağlıklı olacaktır:

Yabancı ifadesi hem gerçek hem tüzel kişi için denilmektedir. Ancak konu evlilik olunca, bizi ilgilendiren gerçek kişi olan yabancı olacaktır. Aslında yabancı kişinin tanımı Türk Vatandaşlık Kanunun 3. Maddesinde ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişi’    olarak tanıtılmıştır.

9747 sayılı Evlendirme Yönetmeliği’nin 2. maddesinde ise  evlenme kavramı: ‘’Bir kadın ve bir erkeğin usulüne göre yetki verilmiş bir memur önünde bir aile kurmak amacı ile yapmış oldukları medenî hukuk sözleşmesi’’ olarak tanınmıştır.

Evlenecek yabancı uyruklu kişilerin, herhangi birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte müracaat etmeleri esastır. Kişiler, evlenme başvurularını yapmak için oturdukları yerin belediye evlendirme memurluklarına ya da o yerin nüfus müdürlüğüne müracaat edebilirler.

Bu şekilde evlenme engeli bulunmayan değişik cinsiyetten olan yabancı şahıslar Türkiye’de bulundukları süre zarfında resmi bir şekilde evlenmek istediklerinde belli başlı bazı belgeleri bulundurmaları, hem de yasa gereği bazı tıbbi testlerden geçmeleri gerekir (Resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarından alınacak sağlık raporu/resmi sağlık kurulu raporu.) . Şöyle ki:

  • Yabancı uyruklu vatandaşlar, bağlı bulundukları konsolosluktan alacakları Türkçe dilinde bekârlık belgesini (Apostille ve çok dilli belgeler hariç) Türk Dışişleri Bakanlığı’na onaylatmalıdır.
  • Pasaportlar, Türkçe tercümesi ile birlikte notere tasdik ettirilmelidir.
  • Çiftler Türkçe bilmiyor ise, müracaat esnasında yeminli tercüman bulunduracaklardır.
  •  Evlenme beyanları tercüman eşliğinde doldurulacaktır. Nikâh esnasında da  tercüman bulunduracaklardır.
  • Nüfus kayıt örneği veya evlenme ehliyet belgesi.

Yabancıların evlenme ehliyet belgesi,  yetkili merkezi makamlarca veya o devletin yerel temsilcilikleri tarafından kişinin adını, soyadını, ana ve baba adı ile doğum tarihini ve evlenmesine engel halinin bulunup bulunmadığını gösterir şekilde düzenlenerek verilmiş ve usulüne göre tasdik edilmiş olan belgedir.(yön.m. 20) 

  • Rıza belgesi.
  • Vesikalık fotoğraf.
  • Yabancıların, beyannamede beyan ettikleri adres esas alınır. Adrese ilişkin başka bir belge istenmez.

Getirilen bekârlık belgelerinde bulunması gereken bilgiler aşağıda gibidir:

•  Ad, soyad, doğum tarihi ve yeri, anne baba isimleri

•  Uyruğu, pasaport veya kimlik numarası

•  Medeni hali (Bekâr, boşanmış veya dul şeklinde) uygun olan yazılacaktır.

Önemli

•  Kadın dul ise eşinin ölüm tarihi, boşanmış ise boşanma tarihi yazılacaktır.

• Boşanmış veya dul olan kadın, kızlık soyadını belirtir doğum belgesi getirecektir.

•  Bekârlık belgelerinde kişinin evlenmesine sakınca bulunmadığını belirtir ibare bulunacaktır.

•  Tüm evrakın kanuni geçerlilik süresi 6 aydır (180 Gün)

Yukarıda beyan ettiğimiz gibi evlenecek kişiler müracaat işlemini, şahsen yapabileceği gibi vekil olarak atadığı kişi vasıtası ile de yürütebilir. Bunun için özel vekaletname düzenlenmesi ve bu vekaletnamede vekalet veren ile vekili ve evleneceği kişinin tam kimlikleri ile evlenme işlemlerinin yürütülmesi için verilmiş olduğunun açıkça belirtilmesi şarttır. Vekaletnamenin bir örneği evlenme dosyasına konulur.

SEYHAN HUKUK BÜROSU bu işlemleri uzman ve tecrübeli avukatları ile uzun yıllardan beri yürütmektedir.

STJ. AV. MARYAM ZAD

TÜRK VATANDAŞLIĞI ALMAK İÇİN 250.000 USD DEĞERİNDE TAŞINMAZ ALIM ŞARTI DEĞİŞİYOR!

Türk vatandaşlığı için alabilmek için halen yürürlükte olan  Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in  20. maddesi uyarınca Türkiye’de 250.000 USD değerinde taşınmaz ya da taşınmazlar alan yabancılar, kanunun öngördüğü diğer şartları da taşıyorsa Türk vatandaşlığına kabul ediyordu. Ortalama 3-6 aylık bir süreç içerisinde bu yol ile vatandaşlık almak isteyen kimseler Türk vatandaşı olabiliyordu.

Yakın zamanda yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısı sonrasında bu sayının 400.000 USD olarak değiştirileceğine ilişkin açıklama yapıldı. Henüz yürürlüğe girmemiş olan bu değişikliğin yakın zamanda gerçekleşeceği düşünülüyor. Bu durumda Türk Vatandaşlığı alımı; Türkiye’de 400.000 USD değerinde taşınmazın veya taşınmazların alım şartına bağlanmış olacak. 

Seyhan Hukuk Bürosu, alanında uzman avukat kadrosu ile Türk vatandaşlığı alımındaki işlemlerinizi takip edebilir, tapu dairelerinde ve diğer kamu dairelerinde güvenli ve hızlı bir şekilde işlemlerinizi yürütebilir. Danışmanlık alımı için bizlere ulaşın!

YABANCILARIN TÜRKİYE’DE ŞİRKET KURMASI

  • Giriş

Günümüz global ekonomisinde, ülke ekonomilerinin kalkınma için yabancı sermayeye ihtiyaçları vardır. Özellikle Türkiye gibi emek bol sermayenin kıt olduğu ülkelerde yabancı sermaye daha fazla önem kazanmaktadır. Türk hukukuna bakıldığında, genel mevzuatın yabancı yatırımın önünün açılmasına çabalayan hükümler barındırdığı görülmektedir. Bu doğrultuda 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu yürürlüğe konmuştur. Bu kanunla, yerli ve yabancı yatırımcılara eşit davranma ilkesi getirilmiştir. Yabancı sermaye Uluslararası anlaşmalar ve özel kanun hükümleri tarafından aksi öngörülmedikçe, yabancı yatırımcılar tarafından Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım yapılmasının serbest olduğu Kanun’da zikredilmiştir. Bu sayede, Türk vatandaşı olmayan birisi tek başına anonim şirket kurabilecek ve yönetim kurulunun tamamını yabancılardan oluşturabilecektir. Dolayısıyla yabancıların Türkiye’de şirket kurmasının önünde herhangi bir engel yoktur. Serbestlik durumu, yabancılar tarafından kurulan şirketlerin her sektörde faaliyet gösterebileceği anlamına gelmemektedir. Söz konusu sınırlamalar farklı mevzuatlarda ayrı ayrı düzenlenmiştir.

  • Türk Hukukunda Şirket Türleri

Türk Hukuku şirket türlerini tamamıyla ticari hayatın ihtiyaç ve gereklilikleri doğrultusunda oluşturmuştur. Türk Ticaret Kanunu sorumluluk olarak şirket türlerini sermaye ve şahıs şirketi olarak ikiye ayırmış olup Kanunu’na göre Türkiye’de kurulabilecek beş farklı şirket türü bulunmaktadır. Bunlar; Anonim şirket, limited şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketleridir. Sermaye şirketlerinde ortaklar yalnızca taahhüt etmiş oldukları sermaye ile şirkete karşı sorumludur. Adi komandit şirket ve kollektif şirket ise şahıs şirketleridir. Şahıs şirketlerinde ortakların şirket borçlarından ikinci dereceden ve sınırsız sorumluluğu esası geçerlidir. Bu şirketlerin kuruluşu, temel özellikleri ve işleyişleri Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kooperatifler hakkında öncelikle Kooperatifler Kanunu uygulanmaktadır. Anonim şirket ve limited şirket Türkiye’de en yaygın görülen şirket türleridir. Yaklaşık olarak tüm şirketlerin %82’si limited şirket iken, %13’ü anonim şirket, %4’ü kooperatiftir. Kollektif ve komandit şirketlerin toplamı ise yaklaşık %1 civarındadır.

  • Yabancıların Şirket Kurması

Günümüz ticaret dünyasında neredeyse tüm ülkeler yabancı yatırımları çekmek gayreti içerisindedir. Türkiye’de de yabancı yatırımlara önem verilmekte ve bu yatırımlar teşvik edilmektedir. Bu çerçevede birçok düzenleme yapılmaktadır. Yerli ve yabancı yatırımcılara eşit davranma ilkesi getirilmiş, Türk Hukuku’nda yabancı şirketlerin kuruluşunda uygulanan izin ve onay sistemi yerine Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile bilgilendirme sistemi getirilerek, yabancı yatırımcının önündeki bürokratik engeller azaltılmıştır ve eşit muamele tabi tutulmuştur. Belirtildiği üzere, Türk vatandaşı olmayan birisi tek başına şirket kurabilecek ve yönetim kurulunun tamamını yabancılardan oluşturabilecektir. Kurulacak şirketin Türk ortağı şartı aranmamaktadır. Ortaklardan birinin yabancı olmama şartı birçok ülke uygulamasında görülmemekte olup Türk Hukuku’nun yabancı yatırıma verdiği önemi gösterir niteliktedir.

Türkiye’de şirket kuruluş işlemleri kurulmak istenen şirketin türüne göre değişmektedir. Her şirket türünde farklı işlemler söz konusu olacaktır. Türkiye’de şirket kuruluş işlemlerinin, gerekli belgelerin ilgili ticaret sicili müdürlüğüne sunulması halinde tamamlanır. Yabancı gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye’de şirket kurması, yerli yatırımcılarla aynı kurallara tabidir. Yabancı yatırımcılar, doğrudan şirket kurmak yerine, Türkiye’de kurulmuş bir şirkette pay devralmak suretiyle de yatırım yapabilirler. Keza devraldıkları payları başkalarına devrederek şirket ortaklığından ayrılmaları da mümkündür.

  • Yabancı Şirketlerin Türkiye’de Şube Tescili

Günümüzde ticari hacmini arttırmak isteyen yatırımcılar için uygun olan yöntemlerden biri de şube kuruluşudur. Şube tescili ile birden çok ülkeye, pazara ulaşmak mümkün olmaktadır. Yabancılar, Türkiye’de yeni bir şirket kurmayarak var olan şirketlerine şube açarak da yatırım yapabilirler.  Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu şubeler için yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari temsilci atanır. Ticari işletmenin birden çok şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur. Yabancı bir şirketin Türkiye’de şubesini tescil ettirmek için, ilgili ticaret sicili müdürlüğüne sunulması gereken birtakım belgelere ihtiyaç duyulur.

  • Yabancı Bir Şirketin Merkezinin Türkiye’ye Taşınması

Yabancı bir ülkede kurulu ticaret şirketinin merkezinin Türkiye’ye taşınması mümkündür. Merkezini Türkiye’ye taşıyan ticaret şirketlerinin tescilinde kuruluşa ait hükümler uygulanır. Ticaret sicili müdürlükleri; bu tescil sırasında, merkezini taşıyan ticaret şirketinin şirket sözleşmesinin Türk hukukuna uygun olup olmadığını veya uyarlanıp uyarlanmadığını araştırmakla yükümlüdür. Bir şirketin merkezinin Türkiye’ye taşınması halinde öncelikle ticaret şirketinin tescili için gerekli olan belgelerin müdürlüğe verilmesi gerekir.

  • Türkiye’de Şirket Kuruluşunun Avantajları

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancı yatırımcının önünde bürokratik engeller azaltılmış, yabancı yatırımcılara yerli yatırımcı ile eşit muamele sağlanmış, parayı yurtdışına serbestçe transfer etme hakkı, milli veya milletlerarası tahkim ya da diğer uyuşmazlık çözüm yollarına başvurma hakkı ve bunlar gibi çeşitli haklar tanınmıştır. Türkiye’yi doğrudan yabancı yatırım konusunda cazip kılan faktörler ise; Türkiye’nin stratejik ve jeopolitik konuma sahip olması, Türkiye’nin yatırım ihtiyacı, yabancı yatırımcılara sağlanan kolaylıklar, büyük bir pazar olması, üretim kalitesinin yüksek olması gösterilebilir.

  • Yabancı Yatırımcılar İçin Hukuki Danışmanlığın Önemi

Çalışmamız Türkiye’de yabancıların şirket kurması ve yabancı yatırımcıların tercih edebileceği alternatif metotlar üzerine genel bir bakıştır. Özellikle uygulama aşamasında hukuki destekten yoksun olunması halinde birçok farklı sorunla karşılaşılmaktadır. Türkiye’de yabancı yatırımcıların şirket kurması aşamasında yaşayabileceği başlıca sorunlar ve zorluklar ise; dil sorunu, hukuki mevzuatı bilmemek, devlet kurumlarının yabancılara yeterli derecede yardımcı olamaması olarak gösterilebilir. Yabancı yatırımcıların Türkiye’de şirket kurması kapsamlı mevzuat takibi ve belgelerin hazırlanma sürecinde ise oldukça dikkatli olunması gerektiğinden alanında uzman olan ekibimizle detaylı bilgi ve danışmanlık için iletişime geçebilirsiniz. Seyhan Hukuk Bürosu olarak danışmanlık hizmetimiz mevzuat aşamasından başlayıp hemen her konuda profesyonel destek şeklinde devam etmektedir. 

STJ. AV. KERİMHAN DAL

KAYNAKÇA

  • T.C. Ticaret Bakanlığı, Türkiye’de Şirket Kurmak Rehberi
  • Mushtaha Hasan, (2017) Türk Hukukuna Göre Yabancı Yatırımların Tabi Olduğu Mevzuatın İncelenmesi ve Değerlendirilmesi

YABANCILARA KONUT VE İŞYERİ SATIŞINDA KDV İSTİSNASI

Yabancı uyruklu gerçek kişilerin Türkiye’de taşınmaz ya da sınırlı ayni hak edinmesi için aranılan karşılıklılık ilkesi 2012 yılında Tapu Kanunu’nda yapılan düzenleme ile kaldırılmış, böylece yabancıların gerçek kişilerin Türkiye’de taşınmaz edinimleri önemli ölçüde kolaylaştırılmıştır.

Yabancıların Türkiye’de gayrimenkul alımını kolaylaştıran bir başka düzenleme ise KDV istisnasıdır.  6824 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile 1 Nisan 2017 tarihinden itibaren konut veya iş yeri olarak inşa edilen binaların bedelinin döviz olarak Türkiye’ye getirilmesi kaydıyla ilk tesliminde KDV istisnası getirilmiştir. Bu düzenleme ile, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler ile kanuni ve iş merkezi Türkiye’de olmayan kurumlara ve altı aydan fazla yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına 01 Nisan 2017 tarihinden itibaren yapılan konut veya işyeri teslimleri Katma Değer Vergisi’nden istisna tutulmuştur.

3065 sayılı KDV Kanunu’nun 13. maddesinde düzenlenen istisnanın kapsamına konut veya iş yeri olarak inşa edilen binalar girmektedir. Konut veya iş yerinin bu istisna kapsamında teslime konu edilebilmesi için; konut veya iş yeri olarak inşa edilen binanın yapı ruhsatının bulunması ve alıcıların kullanımına hazır vaziyette fiilen teslim edilmesi şarttır.  Kat irtifakı kurulabilen konut veya iş yerlerinde kat irtifakının kurulmuş olması  da gerekir. Ayrıca KDV istisnasından yararlanabilmenin şartlarından bir diğeri ise gayrimenkulün ilk kez satışa ve teslime konu olmasıdır.  Kat irtifakı kuruluş olan gayrimenkullerde ise fiili teslim şartı yoktur.

KDV istisnasından yararlanacak alıcıların, istisnadan faydalanabileceklerine dair, koşulları sağladıklarına dair belgeleri ibraz etmeleri gereklidir. Şu kadar ki bentte öngörülen şartları taşımadığı halde istisnanın uygulandığının tespit edilmesi halinde zamanında tahsil edilmeyen vergi, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizinden mükellef ile alıcı müteselsilen sorumludur. İstisna kapsamında teslim alınan konut veya iş yerinin bir yıl içerisinde elden çıkarılması halinde zamanında tahsil edilmeyen verginin, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre hesaplanan tecil faiziyle birlikte tapu işleminden önce elden çıkaran tarafından ödenmesi şarttır.

            KDV istisnası süreci; içinde barındırdığı milletlerarası özel hukuk ilkeleri, ceza koşulları gibi kapsamlı mevzuatların takibini gerektirdiği için ve belgelerin hazırlanması sürecinde oldukça dikkatli olunması gerektiği için alanında uzman avukatların yürütmesi gereken bir süreçtir. Konu hakkında uzman ve tecrübeli  ekibimizden detaylı bilgi için bizlere ulaşabilirsiniz.

Stj. Av. Kerimhan DAL

VEKALETNAME ÖLÜMDEN SONRA GEÇERLİ OLUR MU? (MANDATUM POST MORTEM)

TDK vekaletnameyi “bir kimsenin vekil olduğunu bildiren, noterlik tarafından onaylanmış belge.” şeklinde tanımlamaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 9. bölümünde vekalet ilişkisi düzenlenmiştir. Bu bölümün ilk maddesi olan TBK 502’de ise vekalet akdi tanımlanmaktadır:

Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.

Vekalet ilişkisinin zaman ve nitelik bakımından hangi işlerde geçerli olduğu ise tartışılmaktadır. Bu noktada bu yazıda vekalet ilişkisinin ölümden sonra geçerli olup olmadığı tartışılacaktır:

Konuyla ilgili olarak öncelikle TBK’nin 513. maddesinin incelenmesinde yarar vardır:

TBK M. 513 “Sözleşmeden veya işin niteliğinden ‘aksi anlaşılmadıkça’ sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.”

Kanunun metninden anlaşıldığı üzere vekaletname ölümle birlikte son bulmaktadır. Ancak aksi kararlaştırılmışsa, bu durumda vekaletname kendiliğinden son bulmayacaktır. Yine de konuyla ilgili verilmiş kararları incelemekte fayda vardır:

Konu hakkında Yargıtay İBK’nın 1941 yılındaki kararı ise aşağıdaki gibidir:

“Vekalet sözleşmesinde müvekkilin, ölümünden sonra da geçerli olmak üzere taşınmaz malını bir başkasına devrine yönelik verilen yetkinin, müvekkil öldükten sonra da geçerli olacağı, fakat azil hakkının ölünün kanuni haleflerine geçeceği, mirası reddetmemiş olan mirasçılar tarafından zil olunabileceği çoğunlukla karar altına alınmıştır.” Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 1941/20 E. 1941/87 K. 21/02/1941 tarihli Kararında

Öte yandan ölümden sonraki yetki ile yapılan işlemlerin geçerliliği noktasındaki kararlar; işin mahiyeti ve işlemin niteliği belirlenerek, mirasçıların çıkarları ve mirasbırakanın iradesi gözetilerek alınmalıdır. Konu hakkında Yargıtay HGK’nın kararında da bu hususa şu şekilde değinilmiştir:

“Şu var ki, münferit kazandırmanın beraberinde getirdiği menfaatler çatışmasında tereke ilgililerinin (davacının) çıkarı ile kazandırmada bulunan kişinin (mirasbırakanın) çıkarını tutarlı bir biçimde uyumlu hale getirmek gerekir.” Yargıtay HGK E. 2006/3-754 K. 2006/757 T. 29.11.2006