Sınır Dışı Kararının Uygulanma Usulü

Anayasanın 23 maddesine göre vatandaş sınır dışı edilemez. O halde sınır dışı edilebilmek için Türkiye vatandaşı olmamak gerekir. Türkiye kanunlarına göre Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, sonradan kazanılmış olması durumları dahil, Türkiye vatandaşı sayılır. O halde bu kavramın tanımından yola çıkarak Türkiye vatandaşı olmayan herkesin yabancı konumunda olduğu kabul edilir.Sınır dışı, idari gözetim ve geri gönderme merkezleri ile ilgili düzenlemeler Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) 52-60. Maddelerinde yer almaktadır.

YUKK 54. Maddesinde açıkça hakkında sınır dışı kararı alınacaklar aşağıdaki gibi sayılmıştır.

“a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenlerb) Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlarc) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlarç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlard) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlare) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenlerf) İkamet izinleri iptal edilenlerg) İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenlerğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenlerh) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenlerı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenleri) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlarj) İkamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar.” Kanun koyucu bu maddede hakkında sınır dışı etme kararı alınabilecek kişileri tek tek saymıştır. Sınır dışı etme kararı almaya yetkili makam bu maddede sayılan durumlar dışında böyle bir karar alamaz. Ancak maddede sayılanların yorumundan yola çıkarak hareket edebilir. Bu durumda özellikle YUKK 54/1 maddenin d bendi “kamu düzeni” ve “kamu güveni” gibi yoruma oldukça açık kavramlar içermektedir. Zira “kamu düzeni” ve “kamu güveliği” kavramlarının tanımı ve kapsamı hem doktrinde hem de Yargıtay’da oldukça tartışmalıdır.Sınır dışı kararı vermeye yetkili merci valiliklerdir. Her kişi için ayrı ayrı alınması gereken bir karardır, toplu şekilde birden fazla kişi hakkında böyle bir karar alınamaz.Sınır dışı etme kararlarının değerlendirilmesi ve karar alınmasının belirli süreleri vardır. Kişi kolluk tarafından yakalanmışsa bu süre kişinin kimliğine ilişkin bilgi ve belgelerin İl Göç İdaresine iletildiğinden itibaren veya kişinin İl Göç İdaresinde hazır bulunduğu andan itibaren 48 saattir. Bu kararlar yabancının yakalandığı, işlem gördüğü veya tespit edildiği ildeki valilikçe, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya re’sen alınır.

SINIR DIŞI KARARINA KARŞI GİDİLECEK KANUN YOLLARI VE İDARİ GÖZETİM USULÜ

Sınır Dışı

SINIR DIŞI KARARI ILGILI KIŞIYE VEYA VEKILINE USULÜNCE TEBLIĞ EDILIR.

Sınır dışı etme kararı idari bir karar olduğundan kişi veya vekili bu karara karşı idare mahkemelerinde dava açabilir. Bu dava kararın ilgiliye tebliğinden itibaren 15 gün içinde açılmalıdır ve ilgili makama da mahkemeye başvurulduğu bildirilmelidir, aksi takdirde dava açma hakkı düşer. Mahkeme karar verinceye kadar yabancı sınır dışı edilemez, fakat dava dilekçesine “Yürütmenin Durdurulması İstemlidir” ibaresinin eklenmesinde fayda vardır. Mahkeme yapılan başvuruyu 15 gün içinde sonuçlandırır ve verilen karar kesindir.

Kesinleşen sınır dışı kararı İl Göç İdaresi Müdürlüğü veya Geri Gönderme Merkezi tarafından uygulanır. Sınır dışı etme kararı kesinleştikten sonra kişiye ülkeden çıkış yapabilmesi için Çıkış İzin Belgesi verilir. Bu belge ile kişi, kendisine verilen süre içinde ülkeden çıkış yapmak zorundadır. Bu süre 15 ile 30 gün arasıdır.

FAKAT BU KURALA ILIŞKIN ISTISNA GETIRILMIŞTIR.

  • Kaçma ve kaybolma riski bulunanlar,
  • Türkiye’ye giriş veya çıkış kurallarını ihlal edenler,
  • Sahte ya da asılsız belge kullananlar,
  • Kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın Türkiye’den çıkmaları için tanınan sürede çıkmayanlar,
  • Kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar.

Yukarıda sayılan kişilere süre verilmez, haklarında idari gözetim kararı alınır, kolluk tarafından yakalanır ve 48 saat içinde idari gözetim merkezlerine götürülür. İdari gözetim kanuna göre en fazla 6 ay olabilir ve bu süreye ek olarak, kişinin kişiliğine ilişkin yalan beyanda bulunası ve iş birliği yapmaması durumunda en fazla 6 ay daha uzatılabilir. İdari gözetimin zorunlu olup olmadığını her ay valilikçe denetlenir. Gerek görüldüğü hallerde otuz günlük süre beklenmeden inceleme yapılır. Kişinin idari gözetim altında tutulmasında herhangi bir zorunluluk görülmediği halde kişi derhal salıverilir, fakat kendilerine belirli bir yerde ikamet etme veya belirli aralıklarla ve yerlere bildirimde bulunmaları istenebilir.

İdari gözetim kararı alındıktan sonra bu karara karşı sulh ceza hakimliğine başvurulabilir. Aynı zamanda kişi idari gözetim altına alındıktan sonra idari gözetim için koşulların ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla sulh ceza hakimliğine başvuru yapılabilir. Söz konusu başvuru idari gözetimi durdurmaz. Hakim 5 gün içinde başvuruyu inceler ve sonuçlandırılır, kararı kesindir.

GERI GÖNDERME MERKEZLERINDE TUTULAN KIŞILERE YUKK MADDE 59’DAKI DÜZENLEMEYE GÖRE AŞAĞIDA SAYILAN IMKANLAR SAĞLANIR.

a) “Yabancı tarafından bedeli karşılanamayan acil ve temel sağlık hizmetleri ücretsiz verilir,

  1. Yabancıya; yakınlarına, notere, yasal temsilciye ve avukata erişme ve bunlarla görüşme yapabilme, ayrıca telefon hizmetlerine erişme imkânı sağlanır,
  2. Yabancıya; ziyaretçileri, vatandaşı olduğu ülke konsolosluk yetkilisi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği görevlisiyle görüşebilme imkânı sağlanır,

b) Çocukların yüksek yararları gözetilir, aileler ve refakatsiz çocuklar ayrı yerlerde barındırılır,

  1. Çocukların eğitim ve öğretimden yararlandırılmaları hususunda, Millî Eğitim Bakanlığınca gerekli tedbirler alınır.”

Sınır dışı kararı uygulanırken ülkeden çıkış yapabilmesi için kişiye Çıkış izin Belgesi verilir. Sınır dışı etme işlemleri tamamlanana kadar kişinin pasaport ve belgeleri tutulabilir. Ülkeden çıkış masrafları, hakkında sınır dışı kararı uygulanan kişice karşılanır. Fakat kişi bunları karşılayabilecek durumda değilse, çıkış masrafları Genel Müdürlük tarafından kısmen veya tamamen karşılanır. Kişi bu masrafları geri ödemediği sürece ülkeye geri girişi yasaklanabilir.

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI AÇILDIKTAN SONRA MENFİ TESPİT DAVASI AÇILABİLİR Mİ?

İİK madde 62 uyarınca borca itiraz eden borçlunun itirazının kaldırılması amacıyla alacaklı tarafından eğer gereken şartlar söz konusu ise itirazın kaldırılması veya itirazın iptali yoluna gidebilecektir. Öte yandan borçlu için bir diğer yol ise söz konusu icra takibine yönelik borcu ödemeden evvel açılabilecek olan menfi tespit davasıdır.

Bir tespit davası olan menfi tespit davası, borcun olmadığının ortaya çıkarılmasına yönelik bir davadır. Bu davayı açan taraf istisnai durumlar dışında, iddiasını ispat ile mükelleftir. Öte yandan  borçlu itiraz ettikten sonra itirazın iptali davası açılırsa menfi tespit davasının açılıp açılmayacağı hususu bu yazıda tartışılacaktır.

Bir borca itiraz yapıldıktan sonra itirazın iptali davası açılırsa eğer doktrindeki görüş menfi tespit davasının açılamayacağı yönündedir. Nitekim Prof. Dr. Baki KURU bu hususta şu ifadeleri kullanmıştır:

“Alacaklının, itirazın iptali davası açmasından sonra, borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Çünkü borçlu, itirazın iptali davasına karşı vereceği cevap layihasında borçlu olmadığı savunmasını ileri sürebilir; açılmış ve görülmekte olan bir davada savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar için ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur.” (Prof. Dr. Baki KURU, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Yetkin Yayınları, 2003, s. 50)

Konuyla alakalı olarak Yargıtay kararları da genellikle aynı yöndedir:

İtirazın iptali davası açılıp görülmekte olduğu sırada aynı konu ile ilgili olarak menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Hukuki yarar bir dava şartı olmakla, temyiz incelemesinde resen görülmesi gereken bir husus olup, aleyhe bozma yasağı kapsamı dışındadır. Yerel mahkeme hükmünün birleşen dava yönünden de bu gerekçeyle bozulması gerekirken, sadece yukarıda yazılı ilamımızda yazılı gerekçe ile bozulmuş olduğundan davalı- birleşen dosya davacısı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.” (Yargıtay 19. HD. 24.02.2014 T. 1583/3552)

Öte yandan Yargıtay’ın bu konuyla alakalı olarak yaklaşımı kül olarak incelendiğinde kimi zamanlarda hukuki faydanın bulunabileceği yönünde de kararlar vermiştir. Burada dikkat edilmesi gereken temel nokta borca ilişkin incelemelerin itirazın iptali davasında yapılmış olması ve borcun yeniden bir icra takibine konulamayacak şekilde ele alınmış ve neticelendirilmiş olmasıdır.

Sonuç olarak konu bakımından itirazın iptali davası ile menfi tespit davası aynıysa itirazın iptali davasından sonra menfi tespit davası açılamaz.

Hesap Ekstrelerine Dikkat

Hesap Ekstresi Dikkat

Av. Bülent SEYHAN

İMKB’nin işlemlere Cağaloğlu’ndan başlamasının üzerinden on üç yıl geçti. İlkel koşullarda başlanan borsa işlemleri, bugün dünya standartlarında yapılıyor görünüyor. İşporta tezgahları üzerindeki ayaklı borsa yerini, yerleşik seans salonlarına bıraktığında, beraberinde pek çok sorunu da birlikte getirmişti. Bu sorunların başında, mali piyasalarda yetişmiş, pratik bilgisi olan personel sayısının azlığı ve aracılık işlemlerinin muhasebeleştirilmesiydi. Hatta aracı kurum sahipleri ve ortakları, yaptıkları işin bilincinde değillerdi. Onlar için yatırımcıların işlemlerinden alınan komisyonun miktarı bu işe girmek için yeterli ticari amaçtı. Nasıl olsa bugüne kadar yaptıkları işlerde, gün sonunda kendi kasalarına giren paranın hesabının düzgün muhasebeleştirilmesi yeterli idi. Her Türk müteşebbisi gibi muhasebe sistemi resmi ve gayriresmi olmak üzere ikiye ayrılıyordu.  (Yazının devamı Platin Dergisi 48. sayıdadır.)

Bu yazı Platin Dergisi’nde yayınlanan yazının bir bölümünden alıntıdır.

Seyhan Hukuk Bürosunun kurucu ortağı Av. Bülent Seyhan 1998 – 1999 yılları boyunca Ulusal Ekonomi dergisi olan PLATİN’de yatırımcıların karşılaştığı sorunlar ve Sermaye Piyasası Kurumu mevzuatı gibi konuları ele alan makaleleri yayımlanmıştır. Makaleleri sayesinde Borsa İstanbul İMKB oluşumunda katkılar sağlamıştır. Bu Makaleler dizisinde Av. Bülent Seyhan’ın yazılarını inceleyebilirsiniz.

Evlilik Yoluyla Vatandaşlık Kazanılmasına İlişkin Karar

Aşağıdaki BİM kararında davacının evlilik yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmasına yönelik olarak yapılan başvuru reddedilmiştir. Başvurunun reddine gerekçe olarak istihbari bilgiler gösterilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi ise bu kararı hukuka uygun bulmamıştır.  Kararın ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

“Bu durumda; her ne kadar, davacının Türk eşi hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı tarafından yapılan arşiv araştırması sonucu, Bank F1’da hesap açan şahıslar arasında olduğu belirtilmekte ise de, suç kaydına rastlanılmayan davacının, evlilikte iyi niyetli olduğu ve Türk vatandaşlığına alınmasının komisyonca uygun görüldüğünün belirtildiği anlaşılmakla, dava konusu işleme dayanak olarak alınan mevzuat hükümleri açısından, davacının, Türk vatandaşlığını kazanmaya engel olabilecek mahiyette ve hukuken geçerli olarak kabul edilebilecek nitelikte bir tespit bulunmadığı gibi Türk vatandaşlığının kazanılması için öngörülen koşulları da taşıdığı anlaşıldığından, davacının Türk vatandaşlığına alınması istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” (Bölge İdare Mahkemesi Kararı – Ankara BİM, 10. İDD, E. 2020/1357 K. 2020/751 T. 9.6.2020)

ÇALIŞMA İZNİ NEDİR? NASIL BAŞVURU YAPILIR?

6735 sayılı Uluslararası İş Gücü Kanunu Nedir? Ne Zaman Yürürlüğe Girmiştir?

6735 sayılı Uluslararası İş Gücü Kanunu 13.8.2016 tarih ve 29800 sayılı Resmi Gazete ile yürürlüğe girmiştir.

Kanun; Türkiye ‘de çalışmak için başvuruda bulunan veya çalışan bireylerin, bir İşveren yanında mesleki eğitim görmek veya görmekte olan, staj yapmak için başvuruda bulunan yabancılar için Türkiye’ de geçici olarak hizmet sunumu yapmak isteyen yabancıları ve yabancı çalıştıran, çalıştırmak isteyen gerçek ve tüzel kişileri kapsamaktadır. Türkiye’de 4817 sayılı yabancı Çalışma izni vermeye yetkili Kurum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıdır.

6735 sayılı Kanun Gereğince Yurt Dışından Çalışma İzni Nasıl Yapılır?

Yurt dışında bulunan yabancı uyruklu şahıslar çalışma izni için başvurularını; Bulundukları ülkelerde bulunan Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerine; işverenle yapmış oldukları iş sözleşmesi ile birlikte yapmaları gerekmektedir. Başvurularının kabulü halinde, elçilik tarafından kendilerine  referans numarası verilir. Yabancı işçi çalıştıracak olan işveren ya da vekili, e-devlet şifresi ile birlikte siteye girerek yabancı şahısın referans numarası ile birlikte gerekli başvuruyu Sosyal Güvenlik Bakanlığının resmi sitesinden başvuruyu yapar. Başvuru esnasında yabancı şahıs yurt dışında olması nedeniyle ıslak imzalı sözleşme ile birlikte 10 gün iş günü içinde gerekli belgeler ile birlikte işveren ya da işveren vekili başvuruyu Bakanlığa yapması gerekmektedir.

6735 Sayılı Kanun Gereğince Yurt İçinden Çalışma İzni Nasıl Yapılır?

Ön lisans ve Lisan öğrenimi için Türkiye ‘de bulunan yada her hangi bir nedenle ”altı ay” süreli izin almış ve izin süresi bitmekte olan yabancıların Türkiye’de çalışmak istemeleri durumunda işverenler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının resmi sitesinden online yapılması ardından imzalanacak olan Başvuru Formu ve dilekçe ile 6 iş günü içinde Bakanlığa teslim etmeleri gerekmektedir.

Çalışma İzin Başvurusu Sonuçları Değerlendirme ve Sonuçlanması Nasıl Yapılmaktadır?

Çalışma izin belgesi sonuçları olumlu ya da olumsuz olarak ilgili olan işverene e-posta yoluyla bildirilir. Başvuru yurt dışından yapılmış ise başvuru sonucu İlgili Temsilciliğe online olarak bildirilir. Çalışma izni olumlu olarak değerlendirilmiş ise başvuru yapan yabancı şahıs temsilciliğe giderek ikamet izin harcı, vize harcını ödemesi ve pasaportlarına vize harçlarını yapıştırmaları gerekmektedir. Pasaportlarında harçları yapıştırılmadan giriş yapan yabancıların çalışma izinleri geçersiz sayılmaktadır. Çalışacak olan şahsın çalışma izin kartı PTT yoluyla işverene kargo ile gönderilmektedir.

Çalışma İzninin Reddedilmesi Halinde Başvurulacak Merci Neresidir?

Çalışma İzni reddedilmesi; Çalışma izni uzatılmaması, geçerlilik hükmünün kaybedilmesi durumunda, ilgili kişiler otuz gün içerisinde sistem üzerinden online olarak, itiraz dilekçe ve belgelerini sisteme yükleyerek yapmaları gerekmektedir. Bakanlıkça itirazları kabul edilmediği durumunda ilgili kişiler idari ve yargı yoluna başvurabilirler.

Çalışma izni reddedilen yabancıların tekrar başvuru yapmaları mümkün olmamaktadır.

ÇALIŞMA İZNİ NASIL UZATILIR?

Uzatma süresi aşamasında yabancı Şahıs Çalışmaya Devam Eder mi?

Sosyal Güvenlik Bakanlığınca verilmiş olan çalışma iznin uzatılması için; Çalışma iznin bittiği tarihten itibaren, geriye doğru en fazla iki aylık dönem olmak üzere izin süresi bitmeden önce Çalışma Süresi uzatma için başvuruda bulunması gerekmektedir. Çalışma izni sona ermesi durumunda uzatma başvurusu yapılamaz ve kabul edilmez.

Çalışma izni başvurusu ilk başvuru yapıldığı şekilde elektronik ortamda yapılması daha sonra çalışma başvurusu yabancı ve işveren arasında kağıt üzerinde imzalanarak altı iş günü içerisinde şahsen ya da posta yoluyla Bakanlığa teslim edilmesi gerekmektedir.

Çalışma izni uzatma başvurusunda bulunan yabancılar, çalışma süreleri bitiminden itibaren 45 günü geçmemek üzere aynı iş yerinde, aynı meslekte çalışma mahiyeti değişmeden çalışmaya devam edebilirler.

Bu arada geçen süredeki çalışmalar kanuni süreç olarak sayılır ve iş yeri, yabancı ve ilgili mercilerin yükümlülükleri aynen geçerli sayılır.

 Çalışma izinleri için harç ve değerli kağıt bedeli ödenecek midir?

492 Harçlar kanununa göre; yabancılara verilen çalışma izni harca tabidir. Yabancılar çalışma süresine göre, çalışma izni harcı yatırmak zorundalar. Harç tutarları her yıl Resmi Gazetede yeniden değerlendirilerek yayınlanmakta ve harç tutarı, hangi bankaya yatırılacağı Sosyal Güvenlik Bakanlığının Resmi sitesinde yayınlanmaktadır. Bu nedenle her yıl yeniden düzenlenerek bir çalışma izni ve çalışma izni muafiyetinden Değerli Kağıt Bedeli alınmaktadır.

Compliance Kavramı ve Anonim Şirketler

Compliance Kavramı ve Anonim Şirketler

            Anonim şirketler, ticari hayatın kilit noktasındaki kuruluşlardan birisidir. Anonim şirket kavramının icadıyla birlikte ticari hayat gelişmiş ve şirketler büyümüştür. Öyle ki bazı şirketlerin değeri devletlerden bile yüksek miktarlara ulaşmıştır. Öte yandan bu kadar büyük şirketlerin varlığı ile birlikte ekonomik ve hukuki noktada çeşitli riskler de doğmuştur. Bu risklerin yönetilmesi ise hem ekonominin gelişmesi hem şirketlerin büyümesi hem de diğer gerçek ve tüzel kişilerin haklarının korunması adına oldukça önemlidir. Bu noktada karşımıza “önleyici (preventive) hukuk” araçlarından birisi olarak görebileceğimiz “Compliance” kavramı çıkmaktadır.

Compliance kavramının Türkçe’deki karşılığı ile ilgili doktrinde çeşitli öneriler (uyum, kurumsal uyum, uygunluk vd.) mevcuttur. Örneğin Prof. Dr. Hasan PULAŞLI “Compliance” kavramının karşılığı olarak “uyum”(1) kelimesini kullanmaktadır. Öte yandan Dr. Tuğçe Nimet YAŞAR ise bu kelimenin karşılığı olarak “kurumsal uyum”(2) kavramını kullanmaktadır.

Compliance Latince kökenli bir İngilizce kelimedir ve Latince “Complere”(3) kelimesinden türemiştir. Complere, “tüm parçalara sahip, hiçbir şeyden yoksun, tamamlayıcı” gibi anlamlara gelmektedir. Doktrindeki makalelerde genellikle kelimenin İngilizce kökenine bakılmış olsa da kanaatimizce Latince orijini kavramsal anlamın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.

            Compliance kavramı şirketler hukukunda şirketlerin hukuka ve kendi belirledikleri kurumsal kurallara uygunluğuna ve uyumuna ilişkin bir kavramdır. Bu kavram, özellikle şirketler hukukunun gelişmiş olduğu Batı ülkelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin ABD gibi ülkelerde anonim şirketlerin büyük çoğunluğunun “Compliance” hizmeti aldığı bilinmektedir.

Compliance hizmeti kısaca, bir şirketin kurumsal yapısının, organizasyonunun ve süreçlerinin evrensel ilkelere, mevzuata, şirket ilkelerine ve iyi yönetim ilkelerine uygun olup olmadığının araştırılarak ortaya konmasıdır. Compliance kavramındaki hedef hukuka aykırı olarak yapılan bir işlemin neden bu şekilde yapıldığı, hangi aşamada ve süreçte bu hale geldiğinin belirlenmesi, şirketin organizasyonun herhangi bir mevzuata aykırı olup olmadığı, şirketin yasal yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde gereken özenin gösterilip gösterilmediği ve şirketin mevzuata aykırılıklarının tespitidir.

Bir vekalet ilişkisi olan (4) Compliance hizmeti genel olarak hukukçulardan alınır. Compliance hizmeti işini yapan kuruluş bu işi özen göstererek yapmak zorundadır. Aksi halde, özensizliği ortaya konduğu takdirde sorumluluğu söz konusu olabilmektedir.  Şirket dışından bir Compliance hizmeti veren kuruluş ile anlaşılıp şirketin genel taraması yapılarak kurumsal uyum/uygunluk raporu ortaya konur ve eksiklikler varsa düzeltilmesi için öneriler sunulur.

            Compliance hizmetinin temel amacı, şirketlerin ve yatırımcıların hukuki güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu hem şirketlerin işleyişlerinde yıllarca sürecek davaların/hukuki süreçlerin yaşanmaması adına bir önleyici adımdır hem de yatırımcıların şirketlere güven duymasını sağlamaktadır. Özellikle halka arz edilmiş ve borsa da işlem gören şirketlerin kurumsal yapısının hukuka uygun ve sağlam olması önem arz etmektedir.  Compliance hizmeti ile şirketler ciddi zararlar doğmadan bu zararlara yönelik tedbir alabilme şansını elde etmektediler.  Compliance kültürünün ülkemizde şirketlere kazandırılması oldukça önemli bir adım olacaktır.

Haldun BARIŞ
 Stj. Avukat

Son Notlar

1)Prof. Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar,  7. Baskı, Adalet Yayınevi 

2) Dr. Tuğçe Nimet Yaşar,”Compliance” Kavramı ve Borsaya Kayıtlı Şirketlerde Uygulaması, YökTez

3)Prof. Hirokiyo Furuta,Origins and History of Compliance, Faculty of Law, Chuo University, (https://yab.yomiuri.co.jp/adv/chuo/dy/research/20160929.html) (Erişim tarihi Nisan 2021)

4)Prof. Dr. Ali Paslı, Compliance” Kavramının Anonim Ortaklıklar Hukukundaki anlamı Ve Sorumluluk Sistemine Etkisi

Banka İle Aracı Kurum Arasındaki Fark Nedir?

Av. Bülent SEYHAN

1994 krizinde bir çok aracı kurum,  iflas etmiş yatırımcılarla mağdur olmuştu. İMKB endeksindeki sert düşüşlerin yaşandığı son haftalarda, pek çok kişinin aklına öncelikle aracı kurumlarla ilgili şüpheler geliyor. Şimdilik bu konuda olumsuz bir gelişme yok. Varsa bile, SPK bunu açıklamak için kırk kere düşünecek ve nedense iş işten geçtikten sonra kamuoyuna duyuracaktır. SPK, bu konuda hantal bir görünüm sergiliyor.

Görüştüğüm SPK yetkilileri, aracı kurumların pek çoğunun 1994 krizi sonrası güçlü bir yapıya kavuştuğunu, kısa vadede aracı kurumların genel yapısında bir problem olmayacağı konusunda birleşiyorlar. Önceki krizin doğal bir seleksiyona yol açtığını, zayıf ve işi bilmeyenlerin elendiğini, krizin bugünkü aşamasında riskli aracı kurumdan çok riskli müşterilerin olabileceğini belirten yetkililer, özellikle aracı kurumların yüksek kredili müşterilerinin temerrütlerinin sonucunda sıkıntıya girebileceklerini ama eylülün ikinci haftası itibariyle böyle bir problemin kendilerine intikal etmediğini söylüyorlar. … (Devamı Platin Dergisi 46. Sayı, 1998 sayfa 97’de)

Acaba Hukuk Basiretsiz Yatırımcıları Korur Mu?

Bu yazı Av. Bülent SEYHAN’ın Platin Dergisindeki yazısının bir bölümünden alıntıdır.

Şu bir gerçek. Borsa yatırım araçları içinde çok gelir getiren bir alan. Ama basiretli olmak koşuluyla.

Bu köşede yapılan hukuksal açıklamalarda, adli mercilere intikal etmiş ve yatırımcıları SPK mevzuatını bilmemelerinden dikkatsizliklerinden başlarına gelebilecek hukuksal olaylardan bahsettim. Şunu unutmayın:

Sermaye piyasamız ve bankacılık sektörümüz atılım içindedir. Dünya standartlarını yakalamıştır. Türk ekonomisinin dinamikleri içinde en şaşırtıcı ilerlemeyi göstermektedir. Ama hukuk kuralları piyasa gerçeklerinin gerisinde kalmaktadır. Yasama organının hem biçim hem de siyasetten yavaş olması, mevzuatta boşluklar yaratmaktadır.

Yasalardaki bu boşlukları tespit eden bazı kişi ve kuruluşlar, iş yaşamlarını bu boşluklardan yararlanarak maalesef sürdürüyorlar. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; bu uyarıları ısrarla yapmamızın sebebi, ne aracı ne de yasaların etkisizliğidir.

Amaç hem HUKUKİ ÖZEN ve dikkati hem de TİCARİ ÖZEN ve dikkati bir arada yaşamımıza sokmaktadır. … (Devamı Platin Dergisi  28. sayıda)